İyi ve dürüst insanlar hayatı boyunca hep iyilik peşinde, bozuk ve fasık fikirli insanlar da kötülük peşinde koşarlar. Birisi hayırda çalışır, hayrını artırır, sermayesini çoğaltır, iyilikle ömrünü geçirir. Diğeri şerde çalışır, kötülüğünü artırır, kötülükle ömrünü tüketir.
Nihayet yol kesilir, köprüden öteye geçerler. Herkes kazandığı ile huzura çıkar. Birisi Cenâb-ı Hakk’ın lütuf ve izniyle cennete girer, diğeri Cenâb-ı Hakk’ın emriyle cehenneme girer. İşte hayatın özü bundan ibarettir.
Ashaptan biri: “Yâ Resulellah! İslâmiyet hakkında bana öyle bir söz söyle ki, o hususta sizden başka hiçbir kimseden sormaya ihtiyacım kalmasın.” diye sorduğunda Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyurdular ki:
“Allah’a iman ettim de, sonra da dosdoğru ol!”(Müslim)
Bir ayet-i kerimede Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberindeki tövbe edenler de dosdoğru olsunlar. Hak ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı hakkıyla bilmekte (ve) görmektedir.”
Bir hadis-i şerifte ise Allah Resûlü (s.a.s) şöyle buyurur: “Şüphesiz, doğruluk insanı iyiliğe, iyilik de cennete götürür. Kişi devamlı doğru söyler ve doğruluktan ayrılmazsa Allah katında sıddîk olarak tescillenir. Yalan insanı kötülüğe, kötülük de cehenneme götürür. Kişi devamlı yalan söyler, yalan peşinde koşarsa Allah katında yalancı olarak tescillenir.”
İslam, istikamet üzere, dosdoğru bir ömür geçirmemiz için bize gönderilmiş olan yüce bir dindir. Rabbimiz, niyet ve inancımızda, söz ve davranışlarımızda doğru ve dürüst olmamızı emretmiştir. Yalan sözü ve kişiyi yalana götüren her türlü davranış yasaklamıştır. Şaka olarak dahi olsa yalan söylemek men edilmiştir.
Doğruluk, imanın özü, Müsümanın şiarıdır. Yalan, toplumun huzurunu bozan, insanları birbirine düşüren kötü bir hastalıktır. Doğruluk, ailede güveni tesis eder, sevgi ve saygıyı kalıcı kılar. Bin bir emekle kurulan yuvaları dağıtan ise bir yalandır.
Doğruluk, ticaretin bereketi; yalan ise felaketidir. Dürüst ve güvenilir tüccar, peygamberler, sıddîklar ve şehitlerle beraberdir. Doğruluk, mal ve mülkü hayırlı kılar. Yalanla kazanılan maldan hayır gelmez!
Ne yazık ki günümüzden yalanın en çok ve en hızlı yayıldığı yerlerin başında sosyal mecralar gelmektedir. Oysaki gerçek âlemde haram olan yalan, sanal âlemde de haramdır. Sanal ortamlara mahkûm olmadan sosyal medyada doğruluğu hâkim kılmak da biz müminlere düşen bir vazifedir.
Duyduğumuz herhangi bir haberi araştırmadan paylaşmak, bilerek veya bilmeden yalanın yayılmasına sebebiyet vermek, büyük bir vebaldir. Nitekim Peygamberimiz (s.a.s), “Her duyduğunu söylemesi kişiye yalan olarak yeter!” buyurmaktadır.
Kur’an-ı Kerim’de Yüce Allah buyuruyor ki: “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun.”
Doğruluk önemlidir. Ancak bundan da önemlisi doğru kimselerle beraber olmaktır. Zira Resûl-i Ekrem Efendimizin (s.a.s)’in dikkatlerimizi çektiği şu buyruğu çok önemlidir: “Kişi dostunun dini üzerinedir!..”
Her İşi doğru olanın kalbi doğru olur. Kalbi doğru olanın dini de doğru olur. Dini doğru olanın varacağı yer ise cennettir.
Hucurât suresinin 6. ayetinde Cenab- ı Allah mealen buyuruyor ki: “Ey iman edenler! Eğer bir fâsık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz.”
Halkı kandırmakla, iki yüzlü olmakla, gösteriş yapmakla doğruluk olmaz. Hakk’ın, hakikatin, doğrunun yanında olmak lâzımdır.
“Şüphesiz doğru söylemek insanı hayra, hayr ise cennete götürür. İnsan doğru söylemeye devam ettikçe Allah katında ‘sıddıklar arasında yer alır. Aynı şekilde yalan insanı fıska, fısk ise cehenneme götürür. İnsan yalan söylemeye devam ettikçe Allah katında ‘yalancı’ yazılır.” (Beyhâki) Selam olsun özü sözü doğru olanlara...