Allah’ı bilen, insanı insan olduğu için seven, insanlık sevgisini kardeşliğe, dostluğa dönüştüren kavga ve şiddete başvurmaz. Hayatımızda, canımızda, inancımızda, değerlerimize sahip çıkmada bir eksiklik var. Kötü örneklerimiz var, cehaletimiz var, eksikliğimiz var da; var olmaya devam edecek mi? Maalesef devam edecek gibi… Ne yapabiliriz? Şiddet ve baskıyı aza indirebilmenin mücadelesini vermeliyiz. Aile içi eğitime önem vermeliyiz.

Aile içi baskılar, kadına uygulanan şiddet gönüllerimizde ciddi yaralar açıyor. Yuvalar yıkılıyor. Şiddeti nasıl önleyebiliriz? Alınması gereken tedbirler neler olmalı. Şiddet ve tehdidi yapanları kınamak, alıp cezaevine tıkmak, ya da onları toplumda linç etmeye kalkışmak çözüm de değil. Şiddete bağlı ölümler cinayetler artmaya başladı bu da et kötüsü...

Cehaletin olduğu yerde şiddet, şiddetin yaşandığı yerde zulüm vardır ve zulmün hakim olduğu ülkelerde de insanlık katlediliyor demektir. Baskı ve zulümlerle huzur-barış temin edilemez. İnsanı yaşat ki, insanlık yaşasın temel düsturumuz olmalıdır.

Kadına şiddet, öğretmene dayak, sağlık çalışanlarına tehdit ve baskı şiddetin çirkin yüzünü göstermeye başladı. Şiddeti, baskıyı ve zulmü kim yaparsa yapsın, bu yapanı meşru kılmaz. Hiçbir şekilde de insanlık adına tasvip görmez, onaylanamaz. Bir insanı öldürmek tüm insanları öldürmek gibidir, bu zalimliktir.

Ülkemizde kadına şiddet konusunda maalesef çok olaylar duyulmaya başladı. Karısını döven, işkence yapan, çocuğunu döven, anne ve babasına şiddet uygulayan, aile içi baskı ve zulümlerle adını duyuran pek çok olayla karşı karşıyayız. Hani ne derler akla-hayale gelmeyecek baskı ve zulümlerle karşılaşıyoruz.

Şüphesiz ki insan olarak ve insanlık adına bu tür olayları kınıyor ayıplıyoruz ve utanıyoruz. Aslında bu tür şiddet ve baskıların dozu ülkemizde hiç eksilmedi. Son günlerde basın olayları biraz daha öne çıkarıyor.

Nedeni ne olursa olsun şiddeti kınıyor, lanetliyoruz. Sağlık çalışanlarına yapılan baskılar, dövme, tehdit ve öldürme hadiseleri, öğretmenlerimize yapılan tehdit ve baskılar, aileye anne babaya yapılan baskı ve işkenceleri asla tasvip etmiyoruz.

Maalesef cezaların çözüm olmadığını gördük ve olayları yeniden yaşadık. Peki çözümü nerede aramak gerekiyor? Öncelikle toplumun eğitimi esas alınmalıdır. Türk toplumunu eğitme-uyarma adına biz ne yapıyoruz?Bilgisayarımızdaki oyunlarda şiddet var, filmlerimizde, dizilerimizde şiddet var. TV programlarına şiddet hakim. Ülkelerin baskıcı ve zulüm kokan siyasetinde şiddet var. Politikacılarımızın kavgasında şiddet var, sokakta arbede ve şiddet var. Şiddeti, kavgayı, kaba güç kullanmayı biz beyinlerimize yerleştirmişiz. Demek ki bu bir eğitim ve inanç meselesi...

Kısacası şiddet ve baskıyı önce beyinlerimizden söküp atmalıyız. Elbette tedbir konusunda birinci öncelik eğitim olmalı. Başta İslami eğitim, sonra insan eğitimi, kardeşlik eğitimi, dost ve arkadaşlık eğitimi, vicdan eğitimi, beyin eğitimi ve insanı insan olduğu için bağrımıza basma eğitimi verilmelidir. Toplumun her alanında, ilkokulda, ortaokulda, lisede, üniversitede, hayatın her alanında verilmesi gereken eğitimdir. Eş ve aile eğitimi de verilmelidir.

Ailede, okulda, toplumda Televizyonda, gazetede, bilgisayarda teknolojinin her alanında, her safhasında verilecek bir eğitimden bahsediyoruz. İkincisi de manevi doyum ve manevi eğitim olmalı. İnsanı insan bilen şiddete baş vurur mu? İnsanı Allah’ın kulu olarak gören, hesabı, kitabı, sorguyu, suali, üç günlük geçici dünyada yaşadığını bilen insana baskı zulüm uygular mı? Bizim insanımıza vermeye çalıştığımız manevi eğitimde eksiklik var demektir. Yani insanlık adına maneviyat yetersizliği var ailelerimizde…

Eğitim tedbirleri, manevi doyum ve cezalar birlikte uygulanmalı. Her insanın başına bir polis ve jandarma dikme şansınız olmadığına göre insanı insanla korumak, insanca tedbirler almak zorundayız. Elbette polisiye tedbirleri de almalıyız. Şiddeti ve zulmü uygulayan kişiye, kurum ve şahıslara yönelik eğitim uygulaması ihmal edilemez.

Sonuç olarak söyleyebileceğimiz şudur: Şiddetin ana kaynağı cehaletin, insanımızın maneviyattan yoksun kalışıdır. İnsanın insanlık dersi ve İslami dersi almaya ihtiyacı vardır.

Buna rağmen damarında ve kanında şiddet ve zulüm isteği varsa bu kişilerin de ıslah edilmeleri gerekir. Bu psikolojik tedavi de olur, ilaç tedavisi de olur, manevi tedavi de olur. Önleyemediğimiz insanı da alır toplumdan tecrit eder uzaklaştırırsınız. Onun yeri de ıslah evleri olabilir. Şüphesiz ki şiddet ve baskılar sadece ceza polisiye ve jandarma tedbirleriyle önlenemez. Biz bu noktaya dikkat çekmeye çalıştık.