İnsanın Yüce Allah’ın”Eşref-i Mahluk” (yaratılanların en şereflisi) olarak yaratıp takdim etmiş olduğu ve O’na meleklerin secde etmesini istediği bir varlıktır. Bu secde elbette Yüce Allah’a yapılan şükür, kulluk ve hamd secdesidir. İnsanı yaratılanların içinde en şerefli kılan onun aklı, iradesi ve imanıdır. Bu görevi ve kişiliği veren de yine Yaratan’ın kendisidir. İnsanı küçülten şey ise kul olduğunu unutup Allah’a isyan etmesi ve hayvani hislerinin peşinden gitmesidir.
Peki insan niçin yaşar? Ya da diğer ifadeyle insan hayata niçin gönderilmiştir. Buna herkesin vereceği cevap bellidir: Yüce Allah’a kulluk görevini hakkıyla yerine getirebilmek için verilmiş bir süredir. Bu süre sınırlı- kısa ve sorumluluk gerektiren şerefli bir süreçtir.
Bu girişten sonra başlıktaki soruya dönecek olursak: İnsanın en kutsal görevine gelince... Allah’a kul olmak ve onun emir ve yasaklarına harfiyen uymak diye cevap vereceğinizi biliyorum. Çünkü inanan bir insanın vereceği cevabı ancak bu olur. İnsan asli görevini unutursa hayvani bir yaşam tarzını benimser ki: sadece yiyen içen gezen eğlenen ve nefsani arzularını tatmin eden bir mahlukata dönüşür.
İnsanın asli görevi Yaratan’dan sonra kendi cinsine yani insana hizmettir. İnsana hizmeti Cenab-ı Allah kutsal görev olarak addetmiştir. Her ne görevde bulunuyor olursak olalım; Yüce kitabımız Kur’anı Kerim’in ifadesiyle insana hizmet kişiyi Cennete götürecek en büyük amellerden birisidir.
Sözü uzattık galiba... Okuyoruz, ilim öğreniyoruz, meslek ediniyoruz görev ve sorumluluklar- makamlar, mevkiler elde ediyoruz. Bütün bunların amacı kutsal varlık olan insana (hemcinsine) hizmet etmek içindir. İman edip Allah’a kulluk görevinden sonraki en kutsal görev işte budur. Bulunduğumuz her ortam ve şartta: İnsana hizmet etmek bir şereftir. Önemli olan bu kutlu şerefe onurla sahip çıkabilmektir.
Siz bu görevi dürüstçe yapmaz insana hizmeti bırakıp insana ihanet eder, eza cefa edip üzerseniz, ya da hakkını ihlal ederseniz bunun vebal ve sorumluluğunu taşıyamazsınız!.. Ne garip, ne yazık ki insanlığını unutan mahluklar çağımızda bu kutlu görevini göz ardı edip insana zulmediyor, hakkını gaspetiyor ve yaradılış gayesini yerle yeksan ediyor.
Örnekler çoğalmak mümkün... Kişisel hakkını gaspetmek, işkence etmek, “iftira etmek, yalan söylemek ve acımadan kardeşini öldürmek vs... Neden? değeri beş para etmeyecek olan uyduruk dünya malı- mevkisi, hevesi yüzünden!.. İnsanca- kardeşçe yaşama, insanca davranma görevini unutup düşmanca bir tavır içinde birbirimizi kırıyoruz. Sonrada hayata veda edip gitmek zorunda kalıyoruz. Allah korusun da böyle bir sonuç hüsrandır, kayıptır ve telafisi mümkün olmayan gidiştir. Bunları telafi etmek için geriye dönüş asla mümkün olmayacaktır bunu da biliyorsunuz...
Kazandığımız makamlar, lüks hayatlar, milyon dolarlar ve şatafatlı servetler, görünümler bizi kurtarabilir mi ? Akıl vermek değil niyetim, aslımıza dönüp yakıtı taş ve insanlar olan o Cehennem ateşine karşı şahsınızı ve neslinizi koruyalım demek benim asli görevim !.. Nasıl mı; insan olarak insana hizmet ederek, insanca yaşayarak ve Allah’a gerçek anlamda kulluk ederek. “Halka hizmet Hakk’a hizmettir” boş laf değil vesselam... Selam ve saygılarımla...