İnsanlara nasihat etmek, doğruyu göstermek ve öğretmek, peygamberlerin sünnetidir. Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerimde, bütün Peygamberlerini nasihat edici olarak gönderdiğini bildirdi. Resulullah efendimiz üç defa (Dinin temeli nasihattir) buyurdu. Ancak, herkes doğruyu, doğru olan öğüdü kabul etmez. Doğru olan öğüdü kabul edenler iyi kimselerdir. Kur’ân-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Allah’tan korkan öğüt kabul eder.)
Sözümüzün tesir etmesi için önce o işleri kendimiz yapmamız gerekir. Allahü teâlâ, (Önce kendine, sonra başkalarına vaaz et! Böyle yapmayan benden utansın!) buyuruyor. Nasihat, uygun şekilde yapılırsa tesir eder. Günah işleyene tatlı sözle nasihat edilir. Dinlemezse, fitne çıkacak ise edilmez, susulur. Sözü dinlenecek ise, sert söylenir. Kötü söylenmez. (Hindiyye)
Ahmağa nasihat ise hiç kâr etmez. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Ahmak olanla ilgini kes.)
***
Halife Harun Reşid döneminde yaşayan ve meczûb velilerden Behlül Dânâ hazretleri, pazar yerine elinde üç kuru kafayla gelir ve oturur. Kuru kafaların üzerinde şunlar yazmaktadır: Taş kafa, boş kafa ve hoş kafa… Yine insanlara bir ders vermek niyetindedir... Nihayet, onu gören pazar halkı yanına gelip sorarlar:
-De hele ey Allah’ın sevgili kulu, bu kuru kafalarla bize nasıl bir nasihat vermek istersin?
Behlül Dânâ hazretleri, baş tarafta duran kuru kafayı eline alıp, yukarı kaldırarak anlatmaya başlar:
-Dinleyin ey müminler! Bu kuru kafa hayatta iken kimsenin sözünü dinlemez, her vakit kendi bildiğini yapardı. Kendisine yapılan en güzel nasihatlerden zerre kadar nasiplenmedi. Onun için bunun adı “taş kafa”dır, benim indimde beş para etmez.
Onun yanındaki ikinciyi eline alır ve der ki:
-Bu kuru kafa ise, dünyada iken her faydalı nasihati can kulağı ile dinledi, fakat o nasihatleri hayatına hiç tatbik etmedi. Yine kendi bildiği doğruları kabul etti. Bu sebepledir ki, bu kafanın adı “boş kafa”dır. Benim yanımda, eh, birazcık değeri vardır...
Nihayet üçüncü kafayı eline alır ve halka şöyle der:
-Bu ise, “hoş kafa”dır. Çünkü hayatta iken her nasihate kulak verdi, bu nasihatleri hayatında tatbik etti. Her nasihatten bir ders alıp hayatını ona göre yaşadı. Her işini istişare ile yaptı. Bu yüzden hep başarılı oldu. İşte bu yüzden mutlu olmayı bildiği için ahretine de hazırlıklı gitti. Buna, ağırlığınca altın verilse yeridir...
Dinleyenler; “Allahü teala senden razı olsun ey Behlül. Biz bu sözlerinden hissemize düşen nasihati aldık” diyerek işlerine dağıldılar...