Ne yazık ki günümüzde insanlık olarak ağır bir imtihandan geçiyoruz. Hak, hukuk, ahlak, vicdan ve merhamet gibi insani değerler; işgalci zalimler ve destekçileri tarafından ayaklar altına alınmış durumda. Filistinli kardeşlerimiz yaklaşık bir asırdır kendi vatanlarında baskı, esaret ve zulüm altında yaşamaya mahkûm ediliyorlar. Gazze’de kadın, çoluk- çocuk, yaşlı, mağdur ve hasta demeden dünyanın gözü önünde büyük bir soykırıma tabi tutuluyorlar. İnsanlık dışı bir muamele ile karşı karşıyalar.

Eşine az rastlanır bu soykırımı gerçekleştiren gözü dönmüş caniler, cesaretlerini ümmet-i Muhammed’in suskunluğundan ve dağınıklığından alıyor. Oysa yüce dinimiz İslam, bizleri vahdete ve kardeşliğe çağırmaktadır. Birlik olmaya, birlikte hareket etmeye davet etmektedir. Sadece dualarımızı değil, bilgimizi, gücümüzü, maddi ve manevi imkânlarımızı birleştirmemiz gerekmektedir. İstiklal Şairimiz bu hususu ne de güzel ifade etmektedir:
Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez/ Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.

Yaşanan bu vahşet, sadece Müslümanların değil bütün insanlığın sorunudur. Dünyanın gözü önünde gerçekleştirilen cinayetlere seyirci kalmak hatta destek olmak, günümüz insanının ayıbıdır. Güya, kendilerini diğer insanlardan üstün gören ve yeryüzünü özel mülkleri kabul eden zalim bir toplum, sadece Müslümanların değil, bütün insanlığın geleceğini tehdit etmektedir. Ülkemiz, dinimiz, dilimiz, ırkımız ne olursa olsun böyle bir katliama karşı çıkmak insan olmanın gereğidir. Zulüm nerede işlenirse işlensin zalime dur demek insan olarak hepimizin görevidir. Zulme rıza göstermek de zulümdür.

Bir ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyur: “İçinizden sadece zulmedenlere dokunmakla kalmayacak olan bir musibetten sakının ve bilin ki Allah’ın cezası çok şiddetlidir.”(Enfal Süres-25)

Yine Hadis-i şerifte ise Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “İnsanlar zalimin zulmünü görür de ona engel olmazsa, Allah’ın onları genel bir azaba uğratması kaçınılmazdır.”(Tirmizi)

Bu ilahi hükümlerden de anlamaktayız ki; masum canlara kıyan katillerin zulmüne karşı durmazsak ateş tüm dünyayı saracak, kimse güvende olmayacaktır. Çocukların bombalar altındaki çığlıklarını duymazsak herkesin canı yanacaktır. Unutmayalım ki herkesin, her zaman kötülüğe engel olmak için yapabileceği bir şeyler mutlaka vardır.

Zulme engel, mazluma umut olmak için caydırıcı rol üstlenelim; elimizle, dilimizle ve kalbimizle ne gerekiyorsa yapalım. Yine Peygamber Efendimiz (s.a.s) bir hadislerinde şöyle buyuruyor: “Kim bir kötülük ve haksızlık görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse kalbiyle buğzetsin...”
(Müslim)

Kadın erkek, genç yaşlı, fakir zengin her birimiz dünyadaki tüm zulümlerin son bulması için sorumluluklarımızı yerine getirmek zorundayız. Hz. İbrahim’in ateşini söndürmeye giden karınca misali hakkın yanında, bâtılın karşısında yer almaya devam edelim. Bizler inanıyoruz ki bu zor günler elbet sona erecek; zalimin zulmü mutlaka bitecek, mazlumların yüzü gülecek, zafer de inananların olacaktır. Tüm mazlumların umudu olan aziz milletimiz, ümmet bilinciyle dünyamızı yeniden barış yurdu haline getirecektir.

Şu cuma günü dua ediyoruz ki:
“Rabbimiz! Bize sabır ve dayanma gücü ver!.. Ayaklarımızı senin yolunda sabit kıl!... Kâfirlere karşı bize yardım eyle!...” (Bakara Süresi Ayet-250) Amin... Amin... Ecmain...( Kaynak Diyanet Hutbeleri)