Takvim yaprakları 25.09.1993’ü gösteriyordu. Elâzığ Karakoçan Özlüce barajı mevkiinde çıkan çatışmada iki askerimizi şehit vermiştik. Onların derin üzüntüleri nedeniyle yüzümüz gülmüyordu. İki şehidimizin de yatağına Türk bayrağını sererek acımızı dindirmeye çalışıyorduk. Bir zaman sonra tabura mektuplar gelmişti yeni gelen askerlerden biri yemekhanede bize mektupları okuyordu.



Şehit olan askerlerimizden biri Hayati Reçber’di ve nişanlıydı. Asker bağırıyordu. Hayati Reçber, Hayati Reçber, Hayati Reçber diye ama kimseden ses çıkmıyordu. Daha sonra bir arkadaşımız masadan kalkarak gidip Hayati'nin nişanlısından gelen mektubu aldı şimdi bu mektubu geri göndersek nişanlısı yaşadığı acının üzerine bir acı daha yaşayacaktı.

Arkadaşlarla oturup bir karara vardık. Bu mektubu gönderip ya gözü yaşlı nişanlıya acısına bir acıda biz katacağız ya da bu mektubu burada yakacağız dedik ve fikir birliğine vardık. Elindeki nişan kınası solmadan bir askeri tabuta koymak ne kadar acı ise mektubunu yakmak da bir o kadar acı geldi bize her birimiz masanın etrafına toplanıp dualar ederek yad ederek mektubu yaktık. O mektubun içerisinde hangi sevdaların hangi umutların gelecekteki hangi hayallerin var olduğunu hiçbirimiz bilmiyorduk. Belki ama… Mahşere kalan bir sevda olduğunu da hepimiz farkındaydık inşallah mahşerde buluşurlar dualarıyla ve gözyaşları içerisinde masadan ayrıldık.

Bu topraklar uğruna nice yiğitlerin hayalleri sevdaları yarım kalıyor.
Nice ocaklar sönüyor nice evlatlar babasız büyüyor nice anne babalar evlatlarının acısı ile kahrı perişan oluyor...
Şehitlerimizin kanları ile sulanmış bu topraklara hepimizin sahip çıkması gerekiyor. Onların emanetine sahip çıkarak onların akıttığı kana layık olmamız gerekiyor. Ki, bu hepimizin vatanımıza ve şehitlerimize borcumuzdur.
Rahmet ve minnetle …
VATAN SAĞOLSUN