"Milli his ile dil arasında bağ çok kuvvetlidir. Atatürk

"Erdemin başı til-dil." Kaşgarlı Mahmut

İnsan konuşan bir canlıdır.Diğer canlılardan insanı farklı  yapan konuşmasıdır.Konuşmanın temel aracı olan dil, fiziki ve kültürel özellikleri ile her zaman ön planda olmuştur. Tarih boyunca  dünya üzerinde yaşamakta olan ve  "72  millet" olarak  seslendirilen çeşitli ırklar ve kavimler değişik diller konuşmuşlardır.

Kutsal kitaplara ve Babil efsanesine göre, "...Ve bütün dünyanın dili bir ve sözü birdi...Tarihi İpek ve Kral Yolu üzerinde önemli bir ticaret, kültür ve yönetim merkezi olan,imparatorların ele geçirmek için can attıkları , Şinar diyarında,göklere gururla yükselen ,  görkemli kulesi ile dünyaya kafa tutan Babil şehrinde,RAB dil birliğini kuırdu ve bir süre sonra, "...Birbirlerinin dilini anlamasınlar diye, onların dilini orada (Babil'de) karıştıralım..." diyen RAB  bu birliği bozarak  değişik diller konuşan kavimleri   yer yüzüne dağıttı.

Değişik dillere ve kültürlere  sahip kavimler , çeşitli nedenlerle ve amaçlarla  doğudan batıya, kuzeyden güneye her zaman hareket halinde oldular.Dil ve tarih  araştırmaları geçmişten günümüze dil ve insanlar konusuna geniş yer vermişlerdir. Dil üzerine çalışan bilim insanları ve eğitimciler ile  ülkelerin yöneticileri dil konusunu ilk sıraya almak zorunda kalmışlardır.

Kaşgarlı Mahmut'un 11.yüzyılda kaleme aldığı  ünlü Türk Dili  ve kültürü  eseri "Divan-ı Lügat-it Türk"-Türkçenin Büyük Sözlüğü  ve  Balasagunlu Yusuf Has Hacip'in eseri "Kutadgu Bilig"-Mutluluk bilgisi eserleri , geçmişten günümüze  ve geleceğe büyük ışık tutmaktadır. Dile dair seçmelere göz attığımızda  bu değerli çalışmaların temel kaynaklarımız olduğunu  hep görebiliriz:

-Anlayışa, bilgiye tercüman olan dil,/Erdemin başı til-dil,/İnsanı aydınlatan duru dilin kıymmetini bil,/İnsanı dil değerlendirir,/İnsan onunla mutludur,/İnsanı dili rezil eder,/İnsan dili yüzünden başından olur,/Dil aslandır,iyi bak eşiğinde yatar,/

-Ev sahibi dikkat et,sonra başını yer,/Dilinden eziyet çeken adam ne der; dilim seni dilim dilim yerim.../Dinle de ona göre hareket et,aklında tut:Sözüne dikkat et başın gitmesin,/Dilini tut dişin kırılmasın,/

-Arif dil için özlü bir söz söyledi:Ey dil sahibi başını gözet,dedi,/Sen kendi selametini istiyorsan,/Ağzından kötü bir söz kaçırma./ Söz bilerek söylenirse bilgi sayılır;Bilgisizin sözü düşman kayırır./

-Çok sözden hiç fayda görmedim;/Ama iyi sözden iyisini görmedim./ Bak doğan ölür ,ama sözü kalır,/İnsanın kendisi gider  adı kalır.../

"Savaştır,durur yüreğinde/Yeryüzü ağırlığınca bir yas/Ne dedin ey ulu dil/Barışlar için/Kanı kan ile yumas."

"Bakışlarınca sımsıcak/Sevgilidir yıldızla tırtıl/Ey ulu dil ne buyurdun kurda kuşa uluslara/Erdemin başı tıl-dil...Büyük savaşlarında Türkçe'nin / sen dil eri,/İşte yapıtın göz alan renklerle ulaşır/Ta bugüne dek/Ta oralara ileri..." Fazıl Hüsnü Dağlarca

"Pir-i Türkistan " diye anılan Ahmed-i Yesevî,  Türk kültürü ve  dilinin temel  taşıdır.Bir  şiirinde şöyle demekte: "Sevmiyorlar/Sizin Türkçe dilini/Bilgelerden işitsen/Açar gönül ilini/Ayet  hadis anlamı/Türkçe olsa duyarlar/Anlamını bilenler/Başı eğip uyarlar/ Miskin Zayıf Hoca Ahmet/Yedi atana rahmet/Fars dilini bilir de/Sevip söyler Türkçeyi."

Karamanoğlu Mehmet Bey 13 Mayıs 1277  tarihli fermanda ,  " Bugünden sonra hiç kimse  sarayda, divanda,  mecliste ve seyranda   Türk dilinden başka  dil kullanmaya"  demiştir.

"Türk diline kimseler bakmaz idi/ Türklere hergiz gönül akmaz idi/ Türk dahi bilmez idi bu dilleri/İnce yolu,ol ulu menzilleri" diyen, 12000 beyitli Türkçe Garipnâme yazarı ,Horasan'dan Anadolu'ya göçen Türkmen oymaklarından tanınmış mutasavvıf  Baba İlyas'ın torunu,  Türk dilinin savunucusu  Kırşehir'de yatan ve şiirlerinde âşık mahlasını kullanan Alâddin Ali- Âşık Paşa  XIV. yüzyılda acı bir şekilde yakınmıştı.

Bilim ve tasavvuf şehri Ahiliğin merkezi Kırşehir'in ,ilk ismi Gülşehir olduğu için Gülşehrî  adını alan Ahmed, ahiliğin kurucu ustası Ahi Evran'dan sonra bu teşkilatın başına geçmiş ve arı duru Türk dilinin,  Farsça ve Arapça'dan üstün olduğunu ve tatlı bir uyumu bulunduğunu  Mantıkud-Tayr (Kuş Dili) eserinde savunmuş bir dil eridir.

15.yüzyılda " Ben kalemimle Türkçe yazdığım şiirlerle Türk Dünyası'nı birleştirdim.Onları tek memleket haline getirdim " diyen ve Klâsik Çağatay dil ve edebiyatını kuran ,90 adedi kervansaray olmak üzere köprü ve  medrese gibi  370 hayırlı eser ortaya koyan   Ali Şir Nevâî, (1441-5501)  Çağatay Türkçesi'nin  dil eri olarak köşe taşı olmuştur.

"Milli his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir.Türk dili,dillerin en zenginlerindendir; yeter ki bu dil şuurla işlensin. Ülkesini,yüksek istiklâlini korumasını bilen  Türk Milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır." diyen ve bir ulusun  yaşamında tarihin ve dilin öncelikli ve önemli yerini çok iyi bilen ve değerlendiren  Atatürk , Türk tarih Kurumu ve Türk Dil kurumu'nu kurmuş ve değişik alanlardan  713  dilsever delegenin katıldığı  kesintisiz dokuz gün süren   " I.Türk Dili Kurultayını "nı 26 Eylül 1932 'de  aydınlatıcı  öncülüğünde   başlatmıştır.

 1 Kasım 1928  tarihinde  1353 sayılı  "Türk Harfleri Yasası "ile ( bu yasa 3 Kasım 1928 tarihinde yürürlüğe girdi  ve uygulamada resmi defterler, resmi belgeler gibi alanlarda 1930 Haziran ayına kadar  bir buçuk yıl geçiş süresi tanındı) Arap harflerinin yerine  latin harflerinin kabul edilmesiyle birlikte yurt genelinde Başöğretmen Atatürk'ün öncülüğünde  okuma- yazma seferberliği başlatılarak ülkemizin dört  yanı okul haline getirilmiştir.Kısa sürede okur yazar oranı büyük artışlar göstermiştir. Cumhuriyet döneminde gerçekleştirilen yeniliklerin en önemlisi olan yazı devrimi ile aydınlanma ve eğitim süreci  büyük hız kazandı.

11.yüzyıldan başlayarak tarihi süreç içerisinde ,Türkçe'ye gönül ve büyük  emek veren; Kaşgarlı  Mahmut, Balasagunlu Yusuf,Ali Şir Nevai, "Sözü çatarken , sanki balı yağa katan"Yunus Emre,"...Türkçeden gayri dil konuşulmaya" fermanına imza atan Karamanoğlu Mehmet Bey, sevgiyi  Türkçe ile harmanlayan Karacaoğlan, Dil Devriminin büyük  önderi  Mustafa Kemal Atatürk,   başta olmak üzere Türkçe'nin tüm dil ve gönül  erlerine selam olsun. Tüm  gönüller, ulusal  benliğimiz ve kimliğimizin temeli olan Türkçe sevdası  ve bilinci ile dolsun.  26 EYLÜL 1932 ‘DE TOPLANAN BİRİNCİ TÜRK DİLİ KURULTAYI’NIN 91.YILI KUTLU OLSUN..