Ahlaksız insani bir yaşamı tasavvuf edemiyoruz. Bizi ancak ebediyetin mutlu yolcusu yapacak İslam ahlakının esasını ararsak onu mutlak varlığa aşk ile yönelişte buluruz. İnsanlar ahlaki değerlere dayanan bir toplum olmaktan uzaklaşıyor. Ahlak dini bir yaşamın göstergesidir. Hayvani hayattan insani yaşama yükseliştir. Din ile ahlakı birbirinden ayrı düşünmek aptallık olur...İnsandan dini çekip alırsanız geriye hayvani bir yaşam kalır.
Günümüzde toplumları çepeçevre saran bu ahlaki çöküntü, hiçbir ahlaki değeri olmayan, hiçbir şeyi ve hiç kimseyi umursamayan, sadece kendini düşünen bir insan tipi oluşmasına neden oluyor. Namus, haysiyet, onur, dürüstlük, saygı, sevgi, dostluk, yardımseverlik, alçakgönüllülük gibi ahlaki kavramlar anlamını ve önemini yitirmeye başlıyor.
Ahlaki çöküntünün temelinde yatan neden, insanların manevi değerlerini kaybetmeleridir. Manevi değerlerini kaybeden insanlar da dünyayı yaşayabilecekleri tek yer olarak görürler ve dünyada kendileri için çıkar sağlamaya, kendi arzu ve isteklerini tatmin etmeye, mümkün olduğunca mala ve mevkiye sahip olmaya çalışırlar. Günümüzün insanı gibi...
Maalesef bugün din ve ahlak dışı bir yaşam tarzı benimsenmeye başlandı. Namus, şeref, haysiyet, onur, saygı, sevgi ve insani özellik türü kavramlar yok olmaya başladı... Nemelazımcı, bencil, duyarsız ve ilgisiz insanların sayısı çoğaldı. Din ve ahlaki değerlerden uzak bir yaşantının sonucunda vicdanlar körleşti, adalet kavramı yok oldu, merhamet, sadakat ve vefa gibi ahlaki özellilere rastlanılmaz hale geldi.
Bugün Avrupa ülkesinde gençlerin çoğunluğu tecavüzü normal karşılamakta... Evlilik dışı ilişkiler normal hale geldiği gibi eşcinsellik de hoş karşılanmaya başlandı. Kuşkusuz bu durum, toplumların din ve ahlaktan uzaklaşmalarının sonuçlarından sadece biridir. Bizde de bu tür anlayış çoğalmaya başladı.
Madde bağımlılığı, uyuşturucu, alkol ve kumarın oluşturduğu çöküntüden sonra aileler olarak fuhşa davetiye çıkaran toplumda manevi bir çöküntü, gençlerimizin başıboş hareketleri toplumu tedirgin etmeye başladı. “Bir kötünün yedi mahalleye zararı vardır” atasözünde belirtildiği gibi bir kötü örnek bütün gençlerin olumsuz etkilemesine neden oluyor. Yuvalar yıkılmaya aileler dağılmaya çocuklar sokaklarda yaşar hale geldi; bunun sonu toplumsal felakettir!
Kimileri bu öğütleri duyunca hemen "çağdaşlık" martavalı okuyor; moda kepazeliğine sığınıyor ve Avrupa'nın ahlaksız olduğunu söyleyemeyiz diyor. Evet, Avrupa ahlaksız olmanın bedelini kendi neslini kaybederek ödüyor. Ahlaksızlık sadece Avrupa'yı değil, geçmiş çağlarda yaşayan kavimler de ahlaksızlığın cezasını önce kendi nesilleri üzerinden, daha sonra da helak olarak ödediler.
Bu rezil ahlaksız yaşam ülkemizde de gençlerimizi, ailelerimizi tehdit eder hale geldi. Küçük çocuklara kadar inen ırza tecavüz ve kız çocuğu ölümleri, kadın cinayetleri, cinnet geçiren insanlar size bir şeyler anlatmıyor mu? İçinizin acımasının yanı sıra, göklerin ve meleklerin ağladığını- titrediğini hissetmiyor musunuz?...
Ahlaksızlığın bir göstergesi olan bu sapkın yaşam... Eşcinselliğin yaygınlaşarak toplumun bir çok kesimlerine nüfuz etmeye başladı. Yani artık sıradanlaştı. Dün tepki gören, alay edilen ve hatta taşlanan sapkın ilişkiler bugün çok normal görülmeye başlanıldı. İşte asıl tehlikede burada başlıyor. Toplum insanı değerlerini kaybediyor her türlü ahlaksızlığı mübah olarak görmeye başlıyor. İşte bugünkü huzursuzluğun, mutsuzluğun sebebi de budur!.. Özümüze dönüp insani ve dini değerlere sahip çıkmazsak bizim de sonumuz sapkın kavimlerin sonu olur ki; Allah korusun!.. Çözüm belli özümüze dönmek kendimize ailemize çocuklarımıza sahip çıkmaktır. Ahlaki değerleri yok sayarsanız “Ahlak” da sizi yok sayar insanlık dışı bir hayatla boğuşur durursunuz!..
İnsanları ve toplumları tehdit eden ahlaksızlıkla mücadele etmek, din ve” Ahlakı” topluma hâkim kılmak insani ve vicdani bir sorumluluk gerektirir. Bu hepimiz için milli- dini ve İslami görevdir. Yoksa mı?.. Yoksa hepimiz hesabını vermeyeceğimiz ahlaksızlık bataklığının (çöplüğünün) içinde yok olup gideriz...