Bizler insanız, yaradılışımızın gereği bazen neşelenir, bazen de hüzünleniriz. Bazen sükûnetle, bazen de kızgınlıkla hareket ederiz. Ancak bize düşen görev, olumsuz duyguların esiri olmamak ve öfkemize yenik düşmemektir. Öfkemizi yenip güzel hasletlerle hayatı anlamlı kılmaktır.

İnsan olarak sahip olduğumuz duygulardan biri de öfkedir. Öfke yerinde kullanılırsa, ailemize, vatanımıza ve değerlerimize karşı yapılan saldırıları bertaraf etmemize yardımcı olur. Ancak öfkenin esiri olursak, telafisi mümkün olmayacak sorunlara yol açabilir. Bizi Allah’ın rahmetinden, insanların muhabbetinden uzaklaştırır. Öfkeye yenilmek, toplumda şiddet, huzursuzluk ve kargaşaya neden olur. Bazen bu öfkenin sonu hüsranla biter ki bu da ömür boyu pişmanlığa dönüşür.

Bir gün Peygamber Efendimiz (s.a.v)’e bir adam gelerek, “Ey Allah’ın Resûlü: Bana bir tavsiyede bulun” dedi. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) ona, “Öfkelenme!” Cevabını verdi. O adam, bu soruyu defalarca sordu. Allah Resûlü (s.a.v) ise ona her seferinde, “Öfkelenme!” diyerek nasihatte bulundu.

Mümin bir insan öfkesine hakim olur, Hakkın tarafında, batılın karşısında durur. Müminin öfkesi, mazlumun dostu, zalimin düşmanıdır. Müminin öfkesi, iyiler için şefkat ve merhamet, kötülerin önündeki engeldir. Hâsılı müminin öfkesi, hayra anahtar, şerre kilittir.

Öfke aklı örtünce, idrak ve şuur ortadan kalkar. Göz görmez, kulak duymaz olur. Öfke gönlü kuşatınca hisler körelir, kalp katılaşır. Sevgi ve saygı azalır, şiddet ve nefret çoğalır. Öfke nefse hâkim olunca, sabır ve tahammül gider. Lisan, kırıcı; insan, yıkıcı hale gelir. Bunun sonucu da bazen kişiyi ölüme bazen de katilliğe kadar götürebilir. Nitekim kavga ve trafik de öfkesine hakim olamayanların durumunu görüyor ve hayretler içinde kalıyoruz.

Maalesef öfkesine yenik düşen insanların ibretlik haberlerini her geçen gün daha fazla duyuyor ve haberlerde görüyoruz. Ailede, sosyal medyada, trafikte, hayatın farklı alanlarında öfke nice üzücü olaylara sebebiyet veriyor. Bir anlık öfkeyle akrabalık, dostluk ve kardeşlik bağları kopuyor, geriye kin, nefret ve düşmanlık kalıyor. Öfke sonucu aileler dağılıyor, ocaklar sönüyor, canlar kaybediliyor ve umutlar yok oluyor.

Bu hususta Yüce Allah bir ayette şöyle buyuruyor: “O müminler ki, büyük günahlardan ve hayâsızlıktan kaçınırlar. Öfkelendikleri zaman affederler.” Doğru olan
şiddet, nefret ve zorbalığın her çeşidinden uzak durmaktır. İnsan öfkesinin esiri olmaktan af ve bağış yolunu tutmakla kurtulabilir. Biz de öfkemizi yenip kalbimizi düşmanlıktan, kin ve intikam duygularından arındırmalıyız.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) de bir hadis-i şerifinde şöyle buyuruyor: “Gerçek pehlivan güreşte rakibini yenen değil, öfkelendiğinde kendisine hâkim olandır.” O halde öfkemizi sabırla dizginleyelim. Musibet anında metanetli olalım, soğukkanlılığı elden bırakmayalım. Zorluklar karşısında Allah’a sığınalım.

Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in bize öğrettiği gibi öfkelendiğimizde “Kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım” diyelim. İmkânımız varsa abdest alalım. Ayakta isek oturarak, oturuyorsak uzanarak öfkemizi yenmeye çalışalım.

Rabbimizin şu ayetini de aklımızdan çıkarmayalım: “Onlar bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlardır. Öfkelerini yenenlerdir. İnsanları affedenlerdir. Allah iyilik edenleri sever.”(Ali İmran-134) Hayırlı Cumalar dileğimle Allah’a Emanet Olun.(Kaynak Diyanet Hutbeleri)