Bugünkü makalemde TAKKECİ ( ARAKİYECİ ) İBRAHİM BABA ve iki salkım üzümle ilgilii bir övküden sizlere bahsetmeye çalışacağım.

Ne zaman yeni yapılmış bir camiye gitsem de orada namaz kılsam çok mutlu olurum. Ah keşkem benimde bir imkanım olsada böyle şirin, güzel bir camide ben yaptırabilsem diye devamlı içimden geçer. Düşünürüm içimden birçok hayaller geçer . ama cami yaptırmak o kadar kolay bir şey değildir. Oldukça fazla maliyete bakar. Gördüğüm gezdiğim hep yeni yapılan camilere bakar imrenirim. Keşkem ben de böyle bir cami yapabilsem diye içimden devamlı geçiririm.

Bugünkü anlatacağım mevzuda bununla ilgili, 1580 1600 yılları arasında İSTANBUL TOPKAPI SURLARININ bulunduğu yerde küçük bir barakada yaşayan arekiyeci ( takkeci ) İBRAHİM EFENDİ diye mübarek bir zat yaşarmış, bu geçimini keçeden yaptığı takkeleri satarak bunlardan aldığı az bir para ile yaşamını sürdürürmüş, bulunduğu muhite cami çok uzakta olduğu için binbirzorlukla gidermiş, imkanım olsada buraya bir cami yaptırsam diye devamlı düşünürmüş, bunu ailesi ve ahbaplarına da anlatırmış, onlarda İBRAHİM efendi kardeşim sen zar zor ancak geçimini sağlıyorsun cami yapmak o kadar kolay bir iş değil, çok para ister. Sen bu fikrinden vazgeç canını fazla yorma diye devamlı İBRAHİM efendiye nasihatta bulunuyorlarmış, İBRAHİM efendi ne kadar da arkadaşları teskin etsede bir türlü içinden bu istek duyguyu bir türlü silip atamıyormuş, akşam yatağına yattığında devamlı bu işi düşünüyormuş, nasıl olsa ALLAH bana bir kolaylık versede böyle güzel şirin bir cami yapabilsem diye devamlı düşünürmüş.

Takkeci İBRAHİM efendinin bu düşüncesi bir türlü bitmiyor, hep nasıl edipte böyle güzel bir camii yaptırırım diye düşünüyormuş, devamlı ALLAH a dua edip, ALLAH ım ne olur, bana bir imkan nasip etde böyle bir cami yaptırayım diye sabahlara kadar dua ediyor, ALLAH a yalvarıyormuş, bütün günleri ALLAH a yalvarmak ve yakarmakla geçiyormuş,

Takkeci İBRAHİM efendi bir gün bir rüyü görmüş, rüyasında mübarek bir kişi İBRAHİM efendiye “ senin rızkın iki salkım üzümde dir BAĞDAT a git “ der ve gözden kaybolur. İBRAHİM efendi büyük bir şaşkınlıkla uyanır, heyacanlanır. Rüyasını hanımına anlatır. O da pek inanmaz devamlı sen bu gayle ile yatıp kalkıyorsun ondan böyle bir rüya gördün der. Takkeci İBRAHİM efendi ikinci gün yine aynı rüyası görür. Heyecanı git gide artmaya başlar. Bir türlü karar veremez. Üçüncü gün tekrar aynı rüyayı görür hayırdır inşallah bundada bir hayır vardır der. Dördüncü gün yine aynı rüyayı görür. Beşinci gün sabah namazından evvel yine aynı rüyayı tekrar görür. Bundada bir hayır vardır. Artık bize BAĞDAT ın yolu görünüyür der.

Bugünkü anlatacaklarım bundan ibaret olup, haftaya kaldığımız yerden devam etmek üzüre yazımı KARACAOĞLAN nın ALA GÖZLÜM BEN BU İLDEN GİDERSİM adlı şiiriyle bitiriyorum. Hepinize selamlar sevgiler, saygılar

ALA GÖZLÜM BEN BU İLDEN GİDERSEM

Ala gözlüm ben bu ilden gidersim

Zülfü perişanım kal melül melül

Kerem et aklından çıkarma beni

Ağla göz yaşını sil melül melül

Yeğin ey sevdiğim sen seni düzet

Karayı bağlada beyazı çöz at

Doldur ver badeyi bir daha uzat

Ayrılık şerbetin ver melül melül

Elvan çiçekleri takma başına

Kudret kalemini çekme kaşına

Beni unutursan doyma yaşına

Gez benim aşkımla yar melül melül

KARACAOĞLAN der ki ölüp ölünce

Bende güzel sevdim kendi halimce

Varıp gurbet ele vasıl olunca

Dostlardan haberim al melül melül

Karacaoğlan