Geçen haftaki kaldığımız yerden makaleme devam ediyorum. Geçen haftaki makalemde takkeci Baba İbrahim Efendi rüyasında mübarek bir zatın “Senin rızkın iki salkım üzümdedir. Bağdat’a git” diye devamlı rüyasında defalarca ikaz eder.

Takkeci Baba İbrahim efendi bunda da bir hayır var bize yol görünüyor diye uzun uzun düşünür. Ailesi ve ahbaplarına hiçbirine de söylemeden hazırlığını yapar. Heybesine yiyeceklerini, acil ihtiyaçlarını kor. Bağdat’a giden kervanı bulur. Ona katılır. Günlerce, aylarca yaya olarak binbir zorlukla yola koyulur. Yolda oldukça sıkıntılar çeker. Toz toprak içinde binbir zorluklu yolculuktan sonra Bağdat’a gelir. Orada arar tarar bir han bulur. Handan içeriye girer. Fazla üzerinde bir para olmadığından tenha bir köşeye oturur. Azığını çıkarır. Azığıda kaç günden kalma kuru ekmekten başka bir şey değildir. Ekmeğini suya batırarark yumuşatır o şekilde karnını doyurmaya başlar. Bunun bu halini gören hanın sahibi çok üzülür. Buna taze ekmek ve yemek verir. Ayrıyeten hanın önünde bulunan asma ağaçından da iki salkım üzüm koparır verir. Takkeci İBRAHİM BABA hancının bu yaptıklarına çok sevinir. Hancıya çok büyük dualar eder. O gece handa misafir olur. Hancı bunu en iyi odada misafir eder, ağırlar. Ertesi gün TAKKECİ İBRAHİM BABA hancıya bu yaptıklarına karşı çok dua eder. Müsaade alarak handan çıkar. Arkasından hancı seslenir. Kardeşim nerden gelir, nereye gidersin bu telaşın heyecanın nedir gelde bize bir anlat der.

TAKKECİ İBRAHİM BABA da rüyasını olduğu gibi hancı ya anlatır. Rüyamda mübaret bir kişi bana senin rızkın iki salkım üzümdedir BAĞDAT a git dedi. Ben bu rüyüyı devamlı 5 6 kere gördüm gördükten sonrada kararımı verdim. BAĞDAT a giden kervana katıldım ve en sonunda BAĞDAT a geldim. Seninle tanıştım der. Rızkımı yedim ve geri dönüyorum der.

Bunu dinleyen hancı şaşırır kalır. Kardeşim hiç öyle rüyada görülen iki salkım üzüm için yaya olarak bunca zorluklara katılarak, toz toprak içinde aç susuz yolculuk yapılarak ta BAĞDAT a kadar gelinirmi der. Sana yazık değilmi bak perişan olmuşsun tekrar o kadar külfetli yolu tekrar nasıl gideceksin der ve ekler. Bana da rüyam da mübarek bir kişi İSTANBUL TOPKAPI SURLARININ altında TAKKECİ İBRAHİM EFENDİ adında biri var. Onun barakasının içindeki ocağının altında iki küp altın var diye o da bana defalarca bildirdi. Ben iki küp altın için ta İSTANBUL a gitmezken sen tutuyorsun iki salkım üzüm için ta BAĞDAT a geliyorsun dedi. Bu sözleri duyan TAKKECİ İBRAHİM BABA bu hancıdan alacağım bilgiyi aldım der. Ve hancıdan müsaade istiyerek tekrar İSTANBUL a memleketine döner. Ve evinin ocağının altındaki altınları bulur. Ve kendi adıyla bilinen TAKKECİ İBRAHİM EFENDİ CAMİ sini yaptırır. En sonunda muradına erer. ALLAH ın iyi kullarının dileklerini rabbim boş çevirmez. ALLAHIM bizlerede böyle hayırlar yapmayı nasib etsin inşallah.

Bugünkü anlatacaklarım bundan ibaret olup, haftaya başka bir makalede buluşmak üzere yazımı KARACAOĞLAN ın YÜRÜ BİRE YALAN DÜNYA adlı şiiriyle bitiriyorum. Hepinize selamlar, sevgiler, saygılar.

YÜRÜ BİRE YALAN DÜNYA

Yürü bire yalan dünya

Sana konan göçer bir gün

İnsan bir ekine misal

Seni eken biçer bir gün

Ağalar içmesi hoştur

O da züğürtlere güçdür

Can kafeste duran kuştur

Elbet uçar gider bir gün

Aşıklar derki nolacak

Bu dünya mamur olacak

Haleb-i Osmanlı alacak

Dağı taşı katar bir gün

Yerimi serin bucağa

Suyumu koyun ocağa

Kafamı alın kucağa

Garip anam ağlar bir gün

Yeryüzünde yeşil yaprak

Yer altında kefen yırtmak

Yastığımız kara toprak

Oda bizi atar bir gün

KARACAOĞLAN