Geçen haftaki makalemizde kaldığımız yerden devam edeceğim.
“ Oğlum davarlar SİVRİ KÖYÜ ndeki arkadaşın GÜBEL ALİ nin evinde bağlı duruyor. Şimdi onlar çatlayacaklar. Git onlarrı gecenin karanlığında al getir. Kendiliğinden gelmişler diye sahiplerine ver. Ben bunlara birşeyler söylemem “ der. Adamlar yemeklerini yedikten sonra. ŞAKİR EFENDİ ;
“Komşular gelmişsiniz fakat KÖR ŞAKİR den ne istifada umacaksınız. Çoban demek , siyeçsiz bağ demektir. Ben şahsım itibariyle bu davarların bir tarafa gitmediğini umuyorum. Davarlarınız inşallah bu gece geri gelir. “ diyerek komşularını gönderir.
Çoban ertesi gece davarları sahiplerine teslim eder.
MOLLA OSMAN
Mustafa Şimşek in eserinden faydalanılarak sizlere MOLLA OSMAN hakkında bilgi vereceğim.
MOLLA OSMAN davarcılık yaparak geçinirmiş . birgün yaylaya giderken DELİCE kenarına çadırını kurar. İkindi namazını kıldıktan sonra, oğlu HASAN ı yanına alarak şimdiki mezarının bulunduğu yere uzanır. Bastonunu oğluna vererek etrafını çizdirir.
Oğluna ;
“ Şuraya bir taş koy, birde karşısına koy “ der.
“Ben yarın kuşluk namazını kılarken son rekatta ruhumu teslim edeceğim. Benim kefenim ve sabunum için gitmeyin biri getirir. “ der.
Ertesi gün sabah namazını kılar. Kuşluk namazını kılarken son rekatta kafasını secdeden kaldıramaz. Ruhunu teslim eder. Komşulardan biri GOV AHMETLİOĞLU na kefen ve sabun getirmeye gider. Yolda sarıklı, sırtında sarı bir heybe olan bir ihtiyarla karşılaşır. İhtiyar adamın kefen ve sabuna gittiğini öğrenince;
Ölen MOLLA OSMAN İSE, onun kefeni ve sabunu bende, gitme başkasıyla git “ der. İhtiyarla hoca obaya gelir. İhtiyar cenazeyi yıkar, kefenler kabre koymak için tepeye çıkarırlar.
İhtiyar ;
“Ben bir kur an okuyayım. Batıdan II arkadaş daha geliyor. Onlarıda bekleyelim. Onlarda cenaze ye yetişsin der. Birkaç dakika sonra batı taraftan II kişi gelir. Ve cenazeyi şimdiki bulunduğu yere defnederler.
HASAN bu II kişiye yemek yedirmek ister. Oba halkı yemek hazırlığı yapmak için geri döner. Kendisi hocaların yanında kalır. Hocalar ;
Biz burada bir toplandı yapacağız. Bir hamaka devri kuracağız. Sen bizi mezarın poyraz tarafında bekle işimizi bitirdiğimiz zaman beraber gideriz.” Derler.
HASAN poyraz tarafında beklemeye başlar. Aralıklarla iki defa bakar adamlar oturmaktadır. Üçüncü defa baktığında hepside kaybolmuş gitmiştir. Sağa sola koşar bakar hiçbirini göremez.
Bugünkü anlatacaklarım bundan ibaret olup , haftaya başka bir makalede buluşmak üzere yazımı ÖMER BEDRETTİN UŞAKLI nın YOLCULUK adlı bir şiiriyle bitiriyorum.
YOLCULUK
Gezdim dağlar başında
Doymadım yolculuktan
Binbir pınar başında
Su içtim çam oluktan
Hızım kesti rüzgarı
Gönlüm bahar içinde
Atımın ayakları
Papatyalar içinde
Zümrütten yeşillikler
Yükseltti kanadımı
Yolumda üveyikler
Ürküttü kır atımı
Bazen şen bir diyardan
Bülbül dinleyip geçtim
Meyve yüklü dallardan
Başımı eğip geçtim.
ÖMER BEDRETTİN UŞAKLI