ŞEYH ZADE AHMET EFENDİ AMCA GEDİK HASANLI KÖYÜ ne gelip ŞAKİR EFENDİ yi bulur. Ona intisab etmek için geldiğini söyler. ŞAKİR EFENDİ, evvela kendisinde intisab edilecek bir vasıf olmadığını söylemek istemese de, GÜMÜLCİNE li MUSTAFA EFENDİ nin yönlendirmesi olduğunu öğrenince kubul eder. “ bunu kimseye söyleme “ diyede tenbihde bulunur.
ŞAKİR EFENDİ YOZGAT medreselerinde okurken büyük şeyh AHMET EFENDİ nin camiine devam etmektedir. O günlerle ilgili olarak der ki
“Bazı günlerde sabah namazından sonra ŞEYH EFENDİ hazretleri bize zikir çektirirdi. Oturduğumuz kilimlerin her tüyüde bizimle birlikte tevhid okurdu.
Günün birinde YOZGAT ta iki kişi “ Tırnak kesilen bıçakla meyve kesilirmi ? “ diye tartışırlar. En sonunda içlerinden biri “ GEDİK HASANLI ya gidip ŞAKİR EFENDİ ye soralım, hem onun bir kızı varmış, ona da bakarız “ derler. Atlarına binip köye gelirler HOCA EFENDİ nin odasına misafir olurlar. HOCA EFENDİ o sırada bıçakla tırnaklarını kesmektedir. Misafirleri odasına alır. Hal hatır sorduktan sonra, kızına seslenir. Misafirlere meyve getirmesini söyler. Meyve gelince ŞAKİR EFENDİ az önce tırnaklarını kestiği bıçağı bir bezle temizledikten sonra meyveleri keser. Hem kendi yer hemde misafirlere ikram eder. Misafirler bir müddet oturduktan sonra müsaade isterler. HOCA EFENDİ, “ buraya kadar niçin geldiniz, bir şeymi soracaktınız ? “ deyince misafirler “ HOCAM soracağımız vardı ama biz cevabımızı aldık deyip ordan ayrılırlalr.
MUSABEYLİ den SARI İMAM diye anılan İBRAHİM EFENDİ ve KALELİ MUSTAFA EFENDİ yi KÖSEYUSUF medresesinden DEMİRLİ MEDRESE ye göndermişler. ŞAKİR EFENDİ o zaman DEMİRLİ MEDRESE de müderrismiş bu hocalara KAF SURESİ nin tefsirini okutmuş “ her ayetin bir önceki ayetle irtibatı şudur “ diyerek bütün ayetleri izah etmiş. En son ayetinde ilk ayetle irtibatını izah edip bitirmiş.
ŞAKİR EFENDİ bir rüyasını şöyle anlatır. Rüyamda dünyanın bütün velileri HACI BAYRAM VELİ HAZRETLERİ nin camiinde toplandılar. KUTBUL AKTAB olan velide oradadır. Her bir ülkeye bir kutup tayin ediyordu. Ben en sonunculara kaldım, bana bir şeyler vermeyecekler diye endişe ediyordum. KUTBUL AKTAB “ merak etme, zaten ANADOLU yu sana bıraktık dedi.
DİVANLI KÖYÜ nden ABDULLAH isimli bir kimse ŞAKİR EFENDİ ye gelip intisab etmek ister. Bu adam sigara içen biridir. ŞAKİR EFENDİ ona sigarayı bırakmasını tavsiye eder. O da bıraktım bir daha içmeyeceğim der.
Ancak 20 gün sonra nasıl olsa haberi olmaz düşüncesiyle tekrar içmeye başlar. Bir gece rüyasında tarlaya giderken , şeytan insan kılığında önüne çıkar. Bir süre yol arkadaşı olduktan sonra şeytan onunla güreşmek ister. O da kabul eder. Güreşe tutuşurlar. Şeytan adamı kaldırıp yere vurur. Göğsünün üstüne oturur. Ve yellenir. Adam yıkıldığıma yanmıyorumda çok kötü kokundun deyince şeytan adama “ içtiğin sigaradan da mı kötü kokuyor “ der. Adam rüyadan uyanır ve bu olsa olsa ŞAKİR EFENDİ nin kerametidir. “ der bu defa sigarayı gerçekten bırakır. Kalkıp tekrar HOCA EFENDİ ye gider. HOCA EFENDİ “ sigarayı bıraktın mı diye sorar. Bıraktım efendim diye cevap verir. Bunun üzerine ŞAKİR EFENDİ “ oğlum ABDULLAH, şeytan burnuna yellenmeden bıraksaydın ya der.
ŞAKİR EFENDİ nin oğlu MEHMET asker kaçağı durumuna düşmüş. SORGUN da jandarma komutanı, askerlere emir vererek, “ bu çocuğu alıp getirin, onu bulumazsanız babasını getirin. “ der. Bir başçavuş ve askerler GEDİK HASANLI ya ŞAKİR EFENDİ nin evine gelirler. HOCA EFENDİ o esnada ikindi namazı için camidedir. Camiye gittiklerinde HOCA EFENDİ cami avlusunda cemaatla sohbet etmektedir. Başçavuş HOCA EFENDİ ye dönerek “ HOCAM bu oğlunun elinden çektiğimiz nedir. Niye teslim etmiyorsun “ der.
Bugünkü anlatacaklarım bundan ibaret olup, haftaya kaldığımız yerden devam etmek üzüre yazımı ABDURRAHİM KARAKOÇ un ÜŞÜR adlı şiiriyle bitiriyorum. Hepinize selamlar , saygılar, sevgiler
ÜŞÜR
Bilirmisin Gardaş Türk illerinde
Havada yıldızlar, dağda kar üşür
Tutsak soydaşların türkülerinde
Dört mevsim ötede bir bahar üşür
Ezanlar buz tutmuş minarelerde !
Yaylalar demişki ; Töremiz nerde ?
Yolların hasretle bittiği yerde
Her dağ yamacında bir mezar üşür.
Ses verir aktıkça ağlarcasına
Gül olur gözyaşı gönül tasına
Her sabah kuşların uyanmasına
Her köyün bağrında bir pınar üşür.
Kara pas bağlamış ozan dilleri
Ayıya in olmuş bozkurt illeri
Ulu TANRI sına açmış kolları
Kökü Türklük olan bir çınar üşür.