“Biz insanları bir erkekle dişiden yarattık birbirinizi tanıyıp kaynaşasınız diye, sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Allah katında en şerefliniz, Allah’a karşı saygısı, korkusu ve O’nun yasaklarından kaçınıp emirlerine itaati en yüksek olanınızdır. Hiç şüphesiz Allah, her şeyi hakkiyle bilir, her şeyden de haberdardır”.(Hucurat Suresi 13.Ayet)
İslam kardeşlik dinidir, kardeş olmak dinimizin özüdür. İslam bencil ve çıkarcı olmayı reddeder. Ben değil biz anlayışı kardeş olabilmenin temelini
oluşturur.
İslamda dayanışma ve yardımlaşmanın önemi büyüktür. Yardımlaşma ile ilgili ayetler tüm müminlere yol gösterecek ve hayatımız boyunca bizim için Müslüman kardeşlerimize destek olma konusunda yapabileckelerimizi gösterir.
İslamiyetin öncesinde de sonrasında da hiç bir din ve fikir sistemi yardımlaşma ve kardeşlik konusuna bu kadar önem vermememiş; yardım anlayışını ve uygulanışını bu kadar geniş boyutlara taşımamıştır.
“Müminler ancak kardeştir” buyuran Rabbimiz, Müslümanların en önemli vasıflarından birisinin de kardeşlik olduğu prensibini ilan eder. Allah’ın dininde kardeş olan insanların, Allah rızası için birlikte hareket etmeleri ve günlük hayatın zorluklarına karşı başarı elde etmeleri ancak bu kardeşliklerini canlı tutmaları ile mümkündür.
Müslümanlar, tarih boyunca zorluk ve sıkıntıları hep bu şekilde aşabilmişlerdir. Çünkü kardeş olan insanlar, tam bir dayanışmaya girer ve birlikte sorunların üstesinden gelebilirler. Bunu başta Allah’ın bütün insanlığa örnek kıldığı Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (sav) ve ashabının yaşantısında görmekteyiz. Bu anlayış ve iman içinde hareket eden Müslümanlar, Kur’an ahlak ve anlayışının yayılmasına vesile olmuşlardır.
İnsanı yaratan Yüce Allah insani vasıfları da kutsal kitabında açıklamıştır. Bu özelliğin başında gelen duygu kardeş olma ve yardımlaşma duygusudur. Bencilliği ve çıkarcılığı yasaklayan Rabbim yardımlaşma ve dayanışma duygusunu da öne çıkarmaktadır. Onun içindir ki; ben diyen insan değil, “Biz”diyen ve bu birlikteliğe sahip çıkan insan övülmüş takdir edilmiştir yüce kitabımız Kur’anı Kerim’de
Günümüzün hastalığı ise: Bencillik, çıkarcılık, menfaat ve enaniyettir!..
Çıkarlarımızı her şeyin üstünde tutuyor kardeşliğimizi göz ardı ediyoruz. Hep ben kazanayım, en iyisi benim olsun, ben makam sahibi olayım, benim çocuklarım kazansın: Komşu açmış, yoksulmuş, borç batağında imiş hatta iflas etmiş umurumda değil. Hiç duydunuz mu? “ Bugün ben kazandım, yan komşu esnafım siftah yapamadı ondan alış veriş edin diyen birilerini !.. İşte asıl büyüklük ve insanlık bu duygudur. Gerçek anlamda komşu, dost ve kardeş olabilmek... Dedik ya: bugünün hastalıklığı çıkarcılık, bencillik, hasetlik ve kıskançlık hastalığı ki; yakalayını iflah etmeyecek olan bir hastalık. Kırın benlikleri, kırın kibirleri, aşın bu hastalığı ki kardeş olabilelim!
Sadece ben kazanayım, malım mülküm olsun onunla övüneyim ve kardeşim ne yaparsa yapsın umrumda değil anlayışı yerleşti zihinlerimize; bu anlayış insani de değil İslami de değildir. Şahsi Menfaati ve çıkarcılığı reddeden İslam kardeşliği ve yardımlaşmayı öne çıkarmaktadır. Onun için deniz ki:” Cennetin kapısını cömertler açacak!” Cimrilik değil cömertlik, bencillik değil kardeşlik, çıkarcılık değil toplumculuk esası vardır özümüzde, kültürümüzde dinimiz de!...
Kardeşliğe yakışan benim olsun ama kardeşimin de malı mülkü olsun düşüncesidir. Sultan Fatih’in esnaf ziyaretinde yaşadıklarını hatırlarsınız: Bir esnaftan mal almış ikincisi isteyince: “Ben siftah ettim onu da yan komşudan alınız” deyince: Sultan halkıyla gururlanmış: “Ben bu milletle İstanbul’u değil dünyayı fethederim” demişti.