Aydınlanma dil ile başlar ve toplumun gelişmesinde ,birliğinde ve dirliğinde temel taş olarak görev yapar. Bu temeli sarsanlar , düşünceleri karıştırır,birliği bozar ve toplumu dağıtırlar Kırılan yüce ağacın altında bütün toplum kalır.
“Milli his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir” diyen ve Türk Dil Kurumu’nu kuran büyük önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere;
Dil savaşımcıları hatırlanarak saygıyla anılmalı ve selamlanmalıdırlar.Dile hizmet ülkeye ve ulusa yapılan en büyük hizmettir. Dil, bir ulusun kimliği ve benliğidir.
Dil’in insan ve toplum yaşamındaki önemi ,kutsal kitaplarda da yerini almıştır:
“Özlü,soylu,sağlam bir söz; Toprağa kök salmış,dalları göğe uzanan,sağlam bir ağaç gibidir: Türetici’nin bilgisi ile her çağda ürün verir… Özürlü, bozuk, çürük bir söz, köksüz bir ağaç gibidir; toprağın yüzeyinde savrulup durur; yoktur onun yerleşecek yuvası…(Kur’an-ı Kerim: İbrahim Suresi /24.,25.,26. ayetler )
“Ve bütün dünyanın dili bir ve sözü birdi….Ve RAB dedi: İşte bir kavm’dırlar ve onların bir dili var… Birbirlerinin dilini anlamasınlar diye, onların dilini orda karıştıralım…Ve RAB,onları bütün yeryüzü üzerine oradan dağıttı ve şehri (Babil kulesi ) bina etmeyi bıraktılar. Bundan dolayı onun adına BABİL denildi.Çünki RAB, bütün dünyanın dilini orada karışırdı ve Rab Onları bütün yer yüzü üzerine oradan dağıttı…” (Musa Peygamber’in birinci kitabı Bap: 11. )
“Ülke yönetimi bana verilseydi, ilk önce dili ele alırdım”diyen Konfüçyüs ,
“Toplumu sözcükler idare eder “ diyen İngiliz devlet adamı gibi bazıları da dili öne çıkardılar ve önceliğini,önemini vurguladılar…
Dil ve bilinç, dil ve toplum, dil ve düşünce arasında çok yanık bir bağ bulunmaktadır.
Birlik için dil yada dağılmak için dil öne çıkmakta ve esas alınmaktadır.
.Şair Habib Bektaş,Sözü Yurt Edindim adlı şiir kitabındaki Saklı Söz şiirinde şöyle demekte : “Aldınız her şeyimi/Bir söz kaldı elimde /Ve adım oldu söz./Ne kalır geriye benden/Söylenmemiş SÖZ’den başka.”
Dil düşünceyi besler, geliştirir, düşünce de toplumu yüceltir ve toplum içerisinden düşünceleri geliştiren, bayrak ve sembol yapan filozoflar çıkar. Toplumun ve ülkenin evrensel saygınlığına en büyük katkıları sağlayan .filozof her toplumdan çıkmaz,düşünce toplumundan çıkar…
Dil ve düşünce toplumun en değerli yenilmez gücüdür. Dil,toplumun kimliği, kişiliği, benliği, varlığı ve geleceğidir..Korumasını ve geliştirilmesini bilmeliyiz...
Toplumda söz sahibi kişiler, bir söz söylemekte ve halk o sözü alarak yollara düşmekte, dilden dile kişisel bilgi ve anlayışa göre değişik anlamlara ve yerlere sürüklenerek akıl ve mantık dışı yaklaşımlar, yorumlar günlerce insanları meşgûl ederek sözün özünden ve işin esasından uzaklaşılmaktadır.
Boş söz ve faydasız çabalarla toplumsal enerji yok olmakta, ulusal birlik ,hoşgörü, dayanışma ve kardeşlik havasının yerini sevgisizlik, saygısızlık, düşünce karmaşası almaktadır.
Düşünce yorgunu toplum , fikir karmaşası içinde gerçeklerin aydınlığını bulanık gözlerle ve gönüllerle izlemekte ve karamsarlığa sürüklenmektedir. Bu ortamlar bulanık suda balık avlamak isteyenlerin işine gelmektedir.
"Eline, diline ve beline sahip ol " sözü ünlüdür.insan ne çekerse dilinden çeker, "dil yarası yaraların en büyüğüdür,öz ağlamayınca göz ağlamaz" demişler.
"Aklına ve ağzına geleni olduğu gibi söylemeden önce dokuz yutkun, dur, düşün ve sözün nereye varacağını iyi hesap et " diyen halkımızın, asırların süzgecinden süzülüp gelen deneyimlerinden ve söylemlerinden yararlanmakta yarar bulunmaktadır.
" Yüzün süsü gözdür, dilin süsü sözdür," şeklindeki Uygur atasözü de sözün önemini ve yerini vurgulamaktadır.
Yusuf Has Hacib'in Kutadgu Bilig'de ifade ettiği gibi " Ey oğul! Özünü ve sözünü doğru tut. Söz bilerek söylenirse bilgi sayılır; bilgisizin sözü düşman kayırır."
Ulusal Bayramlarda,toplumsal girişimlerde,anma ve tanıtma günlerinde,önemli haftalar ve kampanyalarda birleştirici bir dil kullanmak, toplumda birlik, bütünlük, dostluk ve kardeşlik duygularını güçlendirir ve kaynaştırır.Birleştirici sözü , toplumla birlikte yücelere taşımalıyız.