Dünya ve insanlık tarihi, düşler,düşünceler ve fikirlerle  yüklüdür ve bunlarla anlam kazanmaktadır. İnsanlar mesleklerine göre gruplara ayrılırlar.Kimileri kendileri için  ve kimileri de toplum için çalışmaktadırlar. Gazeteciler bu son gruba dahil edilirler.

Toplumun ortak duygusu, düşünceleri ve fikirleri vardır. Milletin birlik ve beraberliğinde ortak sesi basındır. Basın sayesinde toplumlar dünyada tanıtılır. Yerelden evrensele taşınır.

İnsanlığın evrensel sesi olan basın  için Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk, " Bir milletin mutluluk hedefi olan ortak doğrultuda yürümesini teminde, basın başlı başına  bir kuvvet, bir okul ve bir rehberdir . Bilimsel ve toplumsal eleştiriler için kimsenin bir şey demeye hakkı yoktur. Kişisel eleştirler de haklı noktalara yöneltilmiş olmalıdır.  Gazetelerden  korkmamak gerekir. Gazeteler yürürlükteki yasalar çerçevesinde  özgürdür."demiştir.

Görevlerin doğru yapılmasında, halkın yönetimi  denetim ve kontrolünde basın en büyük araçtır, rehberdir. Olaylar karşısında  toplum adına , bilgiler, belgeler ve düşünceler sergileyen basın  halkın ortak aynasıdır. Tüm gerçekler bu aynaya yansıtılır.

Demokrasinin gelişmesi ve yükselmesi için  Cumhuriyetin etrafında "çelikten bir kale" meydana getilmesinde milletin vicdanının ortak sesi olan  basının öncelikli ve önemli görevi  bulunmaktadır.

212 sayılı Yasanın bazı hükümlerini değiştiren 5953 sayılı yasa ile , basın mesleğinde işverenlerle basında çalışanlar arasındaki münasebetler  tanzim edilmiştir. Daha sonra 10 Ocak 1961 'de yürürlüğe giren hükümlerle basın çalışanları ile iş verenler arasında  sözleşmelerin yazılı olarak tanzimi eses yer almış ve basın çalışşanlarına bazı sosyal haklar tanınmıştır.

10 Ocak  1961  tarihinden itibaren , 10 ocak günü Türkiye'ye özgü olarak "Çalışan Gazeteciler Günü" olarak kabul edilmiş ve kutlanmaya başlanmıştır.  Bugüne kadar  bu alandaki olumlu ve olumsuz gelişmeler incelendiğinde, bu günün beklenen  gerekli etkiyi göstermediği görülmektedir.

Bu yasal düzenlemeler karşı çıkan  dokuz gazete patronu 1961 Ocak ayında üç gün süreyle gazateleri yayınlamamışlardır. Bu olay, " Babıâli'de Dokuz Patron Olayı" olarak  basın tarihinde yerini almıştır.

Bu önemli  ve özel günlerde,ulusal ve uluslar arası basın yıllıkları çıkarılmalı, yerel ve ulusal basında  yazarların ve çalışanların  sorunları  kongrelerle, seminerle tartışılmalıdır. Basın Konseyi ve Gazeticiler cemiyetleri  yerel ve ulusal toplantılar gerçekleştirmeliler.

 Basın-halk ve siyaset ilişkileri böyle günlerde özel olarak ele alınmalı ve bilimsel toplantılarla tartışılmalıdır. İletişimin evrensel boyutlara ulaştığı dijital dünyada ,basın- toplum-yönetim ve denetim gibi konular idari, mali, siyasi ve kültürel bütün boyutları ile  ele alınmalı ve sonuç bildirgeleri yayınlanmalıdır.

"Gazeteciler, gördüklerini, düşündüklerini,bildiklerini samimiyetle yazmalıdırlar. Basın ,hiçbir sebeble baskı ve etki altına alınamaz. Cumhuriyetin ruhu olan erdemden yoksun kenddini bilmezlere basın içinde fırsat verilemez..." diyen Cumhuriyetimizin kurucusu  büyük önder Atatürk'ün  her konuda olduğu gibi basın  konusunda da  çok yerinde, anlamlı, tutarlı, duyarlı ve evrensel görüşleri  bize her zaman ışık tutmaktadır.

Çalışan Gazeteciler Günü'nde ,ülkemizin ve ulusumuzun yararı yolunda  hizmetler veren tüm gazetecilerin ve gazate çalışanlarının günü kutlu olsun. Halkı aydınlatmak için çalışan gazeteciler özgür olsun.