Yozgat’ı konuşmaya devam edelim müsaadenizle.
Sabah ilk iş çok kıymetli Oktay Yıldırım ağabeyimi ziyaret ettim. Gazete sonrası ilk adresim benim için özel yerleri bulunan Yıldırım Ailesi’nin muhasebe bürosu (Yıldırım Muhasebe) oldu.
Her biri ile hasbihal etmek güne daha enerjik başlamama vesile oldu.
Oktay abi ile son kahve muhabbetimizde geçtiğimiz hafta Ankara’da şahit olduğu bir konuşmadan bahsetti.
Yozgat üzerinden konuşan ve kendilerince alay konusu yapan gençlerin sohbetine şahitlik etmekten duyduğu üzüntüyü dile getirdi.
Dün konuştuk, biz ne kadar pozitif yönlerimizi, potansiyelimizi, insan zenginliklerimizi anlatırsak anlatalım dış dünyada sanki gizli bir el Yozgat üzerinden negatif hava estiriyor.
Yozgat üzerinden biraz duygusal biraz analiz içeren sohbetimin ardından Yıldırım ailesinin bürolarından sağlık temenni ederek ayrıldım.
İkinci adresim saat 13.00’deki çekim öncesi erkek kuaförü oldu.
Berber kardeşimle hoş beşimiz nasıl olduysa döndü dolaştı Yozgat'a ve Yozgatlılığa geldi.
Alanya'da geçtiğimiz yıl yaşadığı olayı aktardı. Kaldığı otelin ardındaki bakkaldan alışverişinde cüzdanını otelde unuttuğunu fark ediyor ve kahvaltı sonrası ücreti getireceğini söylüyor. Hemen karşıdaki otelde kaldığını söylemesine rağmen bakkal, terler bir tavırla kabul etmiyor.
Yozgat’ta benzin istasyonunda dahi paranız çıkmasa git sonra getir diyebiliyor, bizim memleketin gözüne kurban olayım, diye devam eden anlatımında aslında Yozgatlılığın nedenli önemli olduğunu söyledi berber arkadaş.
Ve ekledi, insanlar Çapanoğlu’nun devlet adamlığını değil, o aileden birinin yaptığı isyanı konuşuyor hâlbuki atalarımız ne kıymetli işler yapmışlar hem devlette hem de toplum içinde.
Karşılıklı sohbetimiz hem gurur dolu şehrimiz ve insanı adına hem de yürek yangını.
İyi ama bizler çocuklarımıza nasıl bir Yozgat bırakabiliriz bu şartlar altında.
Yozgatlı olmak kavramı üzerinden onlarca değer yargısını sayabilecek kadar önemliyiz.
İsterseniz hemen öncesinde yani akşamına dönelim.
Yozgat’ta yaşayan ama farklı şehirden olan bir yönetici arkadaşım;
- Yozgat’ı biz yabancılar olarak Yozgatlılar’dan daha çok seviyoruz. Bir memur düşünün, trafik yok, çocuklarının eğitiminden sokak yaşantısına kadar hakimler, Ankara’dan, İstanbul’dan daha ucuz, büyük şehir stresinin uzağında…
Dinledikçe gönlüm açıldı, büyük sevdama rağmen o an kendimi sorguladım, acaba bunca güzellikleri ben de mi unuttum dedim.
Hülasa Efendiler, o yabanı, farklı şehirden olan ve Yozgat’a dair güzel duygular besleyen yabancılar kadar sevmiyor muyuz şehrimizi.
En çok da bizler mi kötülüyor, olumsuz, negatif yanlarını reklam ediyoruz bilemiyorum.
Neyse, ne demek istediğimi siz de anladınız.
Yarınlarımızı emanet edeceğimiz bu şehri sevelim ki bizden sonrakiler severek sahip çıksın vesselam.