İki türlü bakış açısı oluştu;
Geleneklerine göreneklerine bağlı,
Değerlerine sahip.
Kendini Büyük Türk milletinin önemli bir parçası gibi gören.
Tarihte kurulmuş devletlerimizin tamamının bize ait ve bizim devletimiz olduğunu kabul eden.
Osmanlı devletini diğer Türk devletlerden ayırmayan,
Osmanlı düşünce yapısını ruhunda yaşayan.
Olaylara Osmanlı gibi bakan.
Osmanlı devletini Türk’ün kurduğu en son mucize olarak kabul edenler.
Gelenek ve göreneklerine pek de önem vermeyen.
Milli değerlere pek de sahip olmayan.
Kendini Büyük Türk milletinin bir parçası gibi görmeyen.
Tarihte kurulmuş Türk devletleri söz konusu olduğunda Son imparatorluğumuz konusunda tereddütler yaşayan, daha çok eski çağlarda kurulmuş olan devletlere ilgi duyan onları yücelten. Orta Asya’dan Türkistan’dan geldiğimiz halde köklerimizi yitip batmış Anadolu topraklarında arayan.
Osmanlı devleti söz konusu olduğunda, saçma sapan fikirler ileri süren, batılıların Osmanlı ve Türk’e baktığı açıdan bakan ve Mucize devletimize kendince tenkidler getirenler.
Bu iki bakış açısına göre insanlarımız da olaylara ve gelişmelere iki ve belki de daha fazla bakış açıları ile olaylara bakıyorlar.
Suriyeli mülteciler konusunu ele alalım:
Bazı kesimler:
“Bizim bir devletimiz var ve devletin yapması gerekeni ben yapmak istemiyorum hepsi bu. Suriyelileri bu halde ben de istemiyorum. Ama bireysel bir çatışma haline getirip onları gördüğümde nefret söylemlerin veya kin dolu bakışların benim insanî yanımı zedelemesine de izin vermeyi hiç istemiyorum. Ben sıradan bir vatandaşım. Ve bizim bir devletimiz var. Gerekli önlem ve tedbirleri onlar almalı. Yaptırımları onlar yapmalı, bizler değil.” Yani devletimiz bu konuları düşünür ve ona göre bir çözüm bulur demek istiyor.
Bir başka kesim ise:
Suriyeli mülteciler konusunda mantıkla izanla uyuşmayan, tam da batı penceresinden bir bakışla izahat getiriyorlar.
“Hâkim bedava, hastane bedava, üniversite, burs yetmedi ev ve maaş. Daha yetmedi gasp soygun adam bıçaklama.”
“Benim insani düşünecek hiç halim kalmadı. Herkes evine sıçan deliğine.” Bu bakış pek çok sakat düşünceyi de bünyesinde barındırıyor.
Genellikle ülkemizin problemlerinin artmasını amaçlayan ve yine batıda üretilen fikir ve düşünceleri bize ait fikirlermiş gibi ileri sürülüyor.
Tabi üretilen mazeretlerde insanlarımızın vicdanına hitap ediyor.
Bakınız:
“Açlıktan intihar eden, atanamayan öğretmenler ve binlerce üniversite mezunu gözümün önündeyken ben ne Suriyeli ne de onlara bu imkânları verenleri be de ona destek olanları görmek istemiyorum.”
Sanırsınız ki tüm öğretmenler açlıktan intihar ediyor, sanırsınız ki tüm üniversite mezunları işsiz. Lise mezunu ya da üniversite mezunu oldukları halde iş beğenmeyenler, başka bir şehre işe gitmek istemeyenler, girdiği işte bir süre çalışıp geri çıkanlar ülkemizde hiç yok.
Tabi bu arada çok duygusal şikâyetler de görüp duymak mümkün.
“Hani devlet nerde. İki çocuğum var tek memur maaşı ile ikisini aynı anda bin bir zahmetle okuttum. İkinci çocuğumu masrafımız az olsun diye diğerinin yanına göndermek zorunda kaldım. Şimdi elimde biri erkek biri kız 30 yaşlarında iki işsiz var. Tekrar ediyorum. Ülkemde Suriyeli istemiyorum.”
“Lakin iktidarın bu aptal ve geri zekâlı dış politikası sonucu bu olaylar gelişmiştir. Sorunuz, Suriyelinin çoğuna Tayyip Erdoğan’a karşı bir kin ve öfke duymaktadırlar çünkü gelinen bu noktada iktidarın mesuliyeti ve günahı çok büyüktür. Dahası sıkışınca 4 milyon Suriye’liyi ve 1200 Deaşlı’yı Avrupa’ya kapıları açarım diye tehdit etmektir. Bu olacak mantıklı bir yol mudur? Devlet, devletliğini yapacak işin özü bu.. Ne biz, nede Suriyeliler bu işten çok memnunuz ve geldiğimiz noktada bir Suriyeli düşmanlığı da bu millette yaratıldı. Her şey çok iyi çok güzelde lakin sen güçlü ve zengin bir ülke değilsin, şu an için açsın. Benim açlarım var iken, başkasının açını göremem. Allah bu millete ve yönetenlere akıl fikir, feraset ve basiret nasip eylesin, her şeyden öncesi adalet nasip eylesin.”
“Her şeyden önce insanız biz. İnsanlığımızı kaybettiğimiz de İslamlığımızı ve Türklüğümüzü de kaybederiz. Türk töreli kimse demektir. Töremizde kim olursa olsun Mazluma merhamet vardır. Bu insanı duygu, Suriye politikasını eleştirmeyi ortadan kaldırmaz.”
İnsanlar ne dediğin pek bilmeden diyorlar. Çok tutarlı gerekçeler yok. Dedim ya batı kaynaklı üretilen sloganlarla mültecilere karşı çıkılıyor.
İşin en ilginç tarafı ise rastgele oradan buradan derleme eleştiriler getiren insanlar, Suriye’liler konusu başlamadan önce de başka bazı konuları tenkit ediyorlar, yerli yersiz konuşuyorlardı. Suriyeli mülteciler gelmeye başladıktan sonra onların tenkit malzemelerine sadece bir yenisi daha eklenmiş oldu.
Kaldı ki Suriyeliler konusu ortadan kalksa ve tüm Suriyeli, Afganistanlı vb. mülteciler yurtlarına geri dönseler bizim tenkit alışkanlığı olanlar susacaklar mı elbet susmayacaklar ve yeni yeni konular bulacaklardır. Ya da onlar için bilinmeyen kaynaklar yeni yeni malzemeler ve konular üreteceklerdir.
Bizim Türk milleti olduğumuz unutuluyor. Sıradan bir Orta Doğu, sıradan bir Uzak Doğu ve sıradan bir Güney Amerika ülkesi imişiz gibi konuşuluyor. Biz Türk Milletiyiz, Mülteciler meselesine batılılar gibi Oryantalist bakamayız. Yeteri kadar Türk Tarihi okumamış ve milli şuurdan nasibini almamış olan insanlar öyle düşünebilirler. Bir takım idealleri olan insanlar siyasi mülahazaların dışında düşünmek ve öyle hareket etmek zorundadırlar.
Not: Tırnak içine aldığım “Batı penceresinden bakışı ve olumsuzluklar” ifade eden bölümler sosyal medyadan alınmıştır.