Bu yazımızda büyük Türk dili bilgini Faruk Kadri Timurtaş Hoca’nın bundan 52 yıl önce yazmış olduğu bir yazıdan alıntılar yaparak Türk tarihinin seyri hakkında birtakım bilgiler edineceğiz.

Bizde yaygın bir kanaate göre biz Türkler tarihte 16 büyük devlet kurduk ve tarihe çok devlet kuran bir millet olarak adımızı yazdırdık. Halbuki tarihçi yönü ile de bilinen Hüseyin Nihal Atsız’a göre biz tarihte sadece iki devlet kurduk. Bu günkü devletlerimiz de bu iki devletin devamıdır. Veya şubeleridir.

Faruk Kadri Timurtaş Hoca da bu konuya temas ederek üç devlet kurduğumuzu belirmektedir. 

“Yazıma başlık olarak Türk devletinin değil, “ Türkiye devletinin 900. Yıldönümü” sözünü koymuş bulunuyorum. Aradaki büyük fark, değerli okuyanlarımın dikkatini elbette çekmiştir. Türk milletinin çok eski büyük ve ihtişamlı bir tarihi vardır. Bilinen tarihimiz milattan on asır önceye kadar dayanmaktadır. Yani vesikalara dayanan üç bin yıllık tarihimiz vardır. Pek aydınlık olmayan devre de göz ününde tutulursa tarihimiz beş bin yıl önceye kadar uzanır. Bilinen ilk Türk devleti, Orta Asya’da kurulmuş olan Hun İmparatorluğudur. Bunu biraz fasıla ile Göktürk ve Uygur devletleri takip etmektedir. Sonra gelen büyük küçük Türk devletleri daha batıdaki topraklar üzerinde kurulmuştur.”

“Bazı kimseler sülale ve rejim değişikliklerinin de ayrı bir devlet olarak gösterilmesine ve bu suretle yirmiden fazla devlet kurmuş olmamıza bakarak Türklerin tarihte en çok devlet kuran millet olduğu neticesine varıyorlar. Fakat bu kurduğumuz devletlerin uzun ömürlü olmadığı hükmünü çıkarmak doğru değildir. Çünkü tarih boyunca birçok Türk boyları gelip geçmekle ve bunların bir kısmı kısmen müstakil idarelere sahip bulunmakla beraber umumiyetle büyük bir devlet, bir imparatorluk içerisinde yer almışlardır. Bu büyük devletlerdeki değişiklikler de aile ve sülaleler arasında olmuştur. Bu duruma göre çeşitli devletler değil bir büyük devletin tarihi seyri içerisinde çeşitli değişiklikler bahis konusudur. Bu bakımdan Türk devletleri doğuda (Orta Asya ve Türkistan’da) batıda (Ön Asya ve Küçük Asya’da) ve şimalde olmak üzere üç ana kolda mütalaa edilebilirler.”

“Batı Türk devletleri Selçuklular tarafından tesis edilmiştir. “Türkiye Devleti” olarak adlandırılması gereken bu devlet bugüne kadar dört safha ve değişiklik göstermiştir.

1- Selçuklular

2- Beylikler

3- Osmanlı İmparatorluğu

4- Türkiye Cumhuriyeti”

Burada da görüldüğü gibi devlette devamlılık vardır, hanedan değişikliklerini, sülale değişikliklerini ve başkent değişikliklerinin her birini ayrı bir devlet gibi gösterilmesi yanlış bir bakış tarzıdır. Bilinen tarihin derinliklerinden itibaren Türkün devleti her zaman olmuştur. Hiçbir zaman da devletsiz kalmamıştır.

“Bilindiği üzere Büyük Selçuklu İmparatorluğu Oğuz Türkleri tarafından 1040 yılında Dandanakan savaşından sonra Horasan’da kurulmuştur. Anadolu’nun fethi ve yeni bir vatan haline getirilmesi ise 1071’de Alparslan’ın Malazgirt’te Bizans hükümdarı Diyojen’e karşı büyük bir zafer kazanmasıyla mümkün olmuştur. Böylece Türkiye Devleti 26 Ağustos 1071 de kurulmuş olmaktadır. Bir yıl sonra bu mesut hadisenin 900. Yıldönümünü idrak etmiş olacağız.”

“Çok azametli ve muhteşem bir maziye ve medeniyete sahip bir milletin çocukları olan bizler, tarihimizin büyük hadiselerini anmak ve kutlamak hususunda çok zaman ihmalkâr bir tutum gösteriyoruz. Halbuki büyük millet olmanın ve büyük işler yapabilmenin ilk şartı geçmişi iyice bilmek, milli tarih şuuruna erişmiş olmaktır. Mazisini bilmeyen, hatırlamayan, onunla övünmeyen milletler yaşama ve devam etme güçleri zayıf olan topluluklardır. Bu bakımdan medeni milletler hususiyle Avrupa milletleri tarihlerine büyük ehemmiyet ve değer verirler. Hatta tarihi eski ve zengin olmayan milletler, kendilerine tarih bile uydurmaktadırlar. Biz ise çok eski ve büyük tarihimizi milli kahramanlarımızı inkâr ile, küçümsemekle meşgulüz. Aramızdan Türk tarihini 1923’ten sonra başlatmak isteyenler bile çıkmıştır.”

Faruk kadri Timurtaş Hoca’nı da belirttiği gibi çok azametli bir tarihimiz ve bir medeniyetimiz var. Bizler de bu azametli tarih ve medeniyetin çocuklarıyız. Tarihte kurduğumuz iddia edilen 16 büyük imparatorluk ayrı ayrı devletler olmayıp devletimiz devam ederken hanedan veya otorite değişikliğinden başka bir şey değildir.

“Batıdaki Türk devletinin, yani Türkiye devletinin kuruluşunun 900. Yıldönümü çok yaklaşmış bulunmaktadır. Bunu şan ve şerefine uygun şekilde kutlamamız gerekir. İran milleti bizden daha eski bir tarihe malik olmamakla beraber geniş bir coğrafi sahaya yayılmadığı için aradaki fasılaları ve başka milletlere mensup hanedanları dikkat nazarına almadan devlet olarak kuruluşunun iki bininci yıldönümünü muhteşem bir şekilde ve dünya çapında kutlamıştır. Biz ise umumi Türk tarihini göz önünde tutmasak bile hiç olmazsa Oğuz Türklerinin kurduğu ve bu günkü devletimizin de esasını teşkil eden Batı Türk devletinin kuruluş yıldönümünü değerine layık olarak iyi bir şekilde kutlamalıyız. İstanbul fethinin 500. Yıldönümü Yunanlıları ve Hristiyan milletleri ve bilhassa Amerikalıları darıltmamak için çok sönük şekilde geçmişti! Milli meselelerde dış politika ve şuna buna yaranmak hususu değil, milli tarih şuuru ve bunun gerçekleri ön plana gelir. Şu veya bu millet hoşlanmayacak diye tarihimizin parlak sayfalarını ve mesut hadiselerini unutmak yahut sönük bir şekilde yad etmek doğru bir hareket değildir.”

“Şimdi bütün korkumuz, Türkiye devletinin kuruluşunun 900. Yıldönümünü gerektiği şekilde kutlayamamak hususudur. Devletimizin kuruluşunu sağlayan Malazgirt Meydan Savaşı’nın (26 Ağustos 1071) 900. Yıldönümünü en parlak şekilde kutlamak, bu mübarek hadiseyi bütün yurt ölçüsünde anmak için gecikmeden hazırlıklara başlamalıyız. Meseleyi hükümet olarak ele almak gerekir. İç İşleri, Milli Eğitim, Turizm ve Tanıtma Bakanlıkları hadisenin değerine layık bir program hazırlayıp tatbik etmelidirler. Malazgirt Savaşı, Anadolu Selçukluları, Alp Arslan, Türkiye Tarihi, Türk kültürü ve medeniyeti tarihi üzerinde eserler, monografiler de hazırlanıp basılmalıdır. Ankara’da çok değerli ilim adamlarından teşekkül eden “Selçuklu Tarih ve Medeniyeti Enstitüsü” gerek kutlama gerek eserler hususunda en iyi şekilde ilmi rehberlik yapabilecek bir teşekküldür; ondan faydalanmak gerekir. Bu hususta esasen Enstitü bazı faaliyet ve teşebbüslere girişmiş ve bir program hazırlamış bulunmaktadır.”

Aslında biz tarih sahnesine çıktığımız milattan önceki yıllar baz alınarak tek devlet düşüncesiyle kutlamalıyız.

Tarihi bir bütün olarak ele almak gerekir. Böyle olmasına rağmen tarihi ve devletimizi çeşitli parçalara bölüp 16 devlet kurduk, bu 16 devleti de yıktık gibi bir olumsuzlukla karşı karşıya kalırız. Bu sakat anlayışa son vermeli büyük birer otorite olan tarihçilerimizin bakış açısına tabi olmalıyız.

Prof. Dr. Faruk Kadri Timurtaş, “Devletimizin 900. Yıldönümü” Türk Kültürü dergisi, Türk Kültürü Araştırma Enstitüsü yayını, Ayyıldız matbaası, Ankara 1970, Sayı:94, sayfa: 1-2-3