Fâtiha “açmak, açıklığa kavuşturmak, sıkıntı ve meşakkati gidermek, başlamak” anlamındaki feth kökünden türemiş bir isim olup “bir şeyin evveli, baş tarafı, başlangıcı, giriş” mânasında kullanılır.Fâtiha Kur’ân-ı Kerîm’in ilk sûresi ve bir bakıma onun önsözü olduğu için bu adı almıştır.

Kur’an’ın tertibi ve ayetlerin toplanışı itibariyle birinci sûre olması yanında ayrıca namazdaki kıraat rüknünün yerine getirilmesine bu sûre ile başlandığı ve nihayet bir bütün olarak indirilmiş sûrelerin de ilki olduğu için ona bu ismin verilmiş olduğu söylenebilir.

Halk diliyle “Elham”: Fâtiha sûresinin Türkçe’deki en meşhur adı olup “Sûretü’l-hamd” tamlamasının kısaltılmış şeklidir. Bu adlandırma, sûrenin ilk kelimesi olan “el-hamd” lafzından ya da sûrenin bütünüyle hamd mânasını taşımasından kaynaklanmış olmasıdır.

Kur’an’ın içerdiği esaslar öz olarak Fâtiha’da vardır. Zira övgü ve yüceltilmeye lâyık bir tek Allah’ın varlığı, onun hâkimiyeti, tek mabut oluşu, kulluğun ancak O’na yapılıp O’ndan yardım isteneceği, bu sûrede özlü bir şekilde ifade edilir. Fatiha Suresi, aynı zamanda baştan başa eşsiz güzellikte bir dua, bir yakarıştır.

Fatiha Suresi Kur'an’ın özeti niteliğini taşır. Kur'an’ın ne için indirildiğini, insanların hayatlarını düzene sokmak gerektiğini, ebedi saadet sağlamanın mümkün olduğunu anlatır. İnsanların her işlerinde ilahi iradeye ve adalete uymaları gerektiğini ihsan eder.

Fâtiha sûresi inanan insana kesin bir düstur ve şaşmaz bir formül halinde hidayetle ibadetin önemini ve ebedî nimetin elde ediliş yöntemini bildirmektedir. Böylece sûreyi okuyan mümin Allah’a kul olduğunu ifade ve ikrar ettikten sonra kendisiyle yaratıcısı arasında hiçbir aracı bulunmadan doğrudan doğruya ona seslenir. Ebedî saadete ve nihayetsiz nimetlere ulaştıran doğruluk ve dürüstlük yolunda ilâhî lutfa nâil olmuş iyilerin izini takip ederek ilerlerken gazaba uğramışların, şaşırmış ve sapmışların durumuna düşmemek için Allah’tan hidayet ve yardım ister.

Allah ile kul arasında bir tür sözleşme ve antlaşma olarak da değerlendirilen Fâtiha sûresi Allah-insan ilişkisinin mahiyetini ortaya koyar ve bunun hangi kurallara bağlı olarak sürdürüleceğini öğretir.

Fatiha Suresinin değeri ve müminin dinî hayatındaki yeri hakkında birçok sahih hadis bulunmaktadır: “Zikrin en üstünü ‘lâ ilâhe illallah’, duanın en yücesi ‘elhamdülillâh’tır”
(Tirmîzî, “Duâ”, 9).

Allah’ın resulü, Ebû Saîd b. Muallâ isimli sahâbîye, Kur’an-ı Kerîm’deki en büyük sûreyi mescidden çıkmadan bildireceğini ifade buyurmuş, sonra da bunun Fâtiha olduğunu açıklamıştır (Buhârî, “Fezâ’ilü’l-Kur’an”, 9).

Bir sahabi, Fatiha sûresini okuduğunu söyleyince Peygamber efendimiz buyurdu ki:
“Yemin ederim ki, Allahü teâlâ, ne Tevrat’ta, ne İncil’de, ne Zebur’da, ne de Furkan’da, o sûrenin benzerini indirmemiştir. O, namazlarda tekrar edilen yedi âyet olup, bana verilen Kur’an-ı azimdendir.” (Tirmizi)

Peygamber efendimiz, Cebrail aleyhisselamla olduğunda bir melek gelip dedi ki: “Senden önce hiçbir peygambere verilmeyen, sadece sana verilen iki nurla seni müjdeliyorum. Bunlar Fatiha sûresiyle, Bekara sûresinin son âyetleridir. Bu ikisini okursan, istediğin mutlaka verilir.” (Müslim)

Din bilginlerinin aktardıklarına göre Kur'an’da şifa için sürekli okunması gereken sureler Fatiha ve Ayetel Kürsi'dir. Fatiha, hastaların şifa bulmasına hikmet olur. Kişinin daha kolay iyileşmesine sebep olur. Şifa için okunması da önemlidir.