Çok zengin bir adamın servetini boşuna harcayan oğlu vardı. Hoşuna gitmiyordu bu durum.
Delikanlı her akşam beş- on kafadar bulup geziyordu. Bir gün dayanamayan adam dedi ki: “Oğlum ne kadar çok dostun var iyice bakıyorum.”
Oğlu itiraz ile babasına dedi ki : “Öyle fazla dostum yok nihayet on- on iki hepsi de bana bağlı yürekten seviyorlar. Senin için bu canım feda olsun diyorlar.”
Oğlum bunca senedir bir yarım dost edindim az olsun da öz olsun dedim.
Bilsen o da kim şu köşe başında ki eskici baba derler.
Yaşlılar onu sever ,gençler hürmet ederler. İstersen gel hepsini bir kere deneyelim önce senin sevgili dostlarını bilelim bir çuvalın içine şu kestiğin koyunu akşam üzere koy da gel oyna şu oyunu.
Iyi dost kötü günde belli olur arkadaş “Ben bir cahillik ettim şu soysuzu öldürdüm kanlı cesedini de şu çuvala doldurdum”de hepsine.
Ne cevap verecekler iyi dinle. Delikanlı sırtına alıp dolu çuvalı dolaştı kapı kapı. Kalmadı hiç mecali. Kapıyı açan dostlar çuvalı görür görmez yüzüne kapatıyorlar onu dinler dinlemez. Delikanlı durumu anlattı babasına oda çuvalı tekrar yükleyip arkasına dedi şimdi git benim dostuma selam söyle ona da vaziyeti anlat.
Delikanlı giderek anlattı durumunu , eskici baba hemen içeri aldı onu.
Çuval ile cesedi bir bahçeye gömdüler. Hatta üzerini çimen ile örttüler. Delikanlı bunları babasına anlattı.
Baba öğüdüne de iyice aklı yattı, eskiciyle oradan koyunu getirdiler kendilerine etle bir ziyafet verdiler. Bu yazı mı gençlere ibret olsun diye yazdım. Arkadaşlarını iyi seçsinler .
Sevgi ve Saygılarımı sunarım ..

HASED İYİLEŞMEYEN BİR YARA GİBİDİR !

Haset; başkasının sahip olduğu nimetlerin elinden alınmasını temin etmektir ve büyük bir günahtır. Manevi hastalıklardan olan haset dört kısma ayrılır. Birincisi, sevmediği kişinin elindeki nimetler gitsin varsın onunda olmasın.
Bu hasedin en kötüsüdür.
İkincisi, ondan alınsın kendisine verilsin bu da kötüdür.
Üçüncüsü, onun gibi kendisi de nimetlere kavuşsun fakat başka yerden ise sonra ondan alınsın ister. Bu diğerlerine göre biraz ehven ise de yine de haramdır .
Dördüncüsü ise diyor ki : “Ey Rabbim mevki para bana da ver ama ondan alarak değil. Senden istiyorum.”
Bu günah olmaz.
Haset çok kötü bir huydur. İnsanın sıhhatini bozar , üzüntüsünü artırır amellerini yakar. Hadis-i Şerifte buyuruluyor ki : “Ateşin odunu yakıp yok ettiği gibi haset de sevapları yer ve mahveder”
Dünyada rahatlık yoktur .
Herkesin kendine göre bazı sıkıntıları vardır ya kendisinden veya sevdiklerinin birinde haset edenin ise sıkıntılarına ilave bir de haset ettiği kişi veya kişilerin kavuştukları nimetlerden onların nimeti arttıkça hasetçinin üzüntüleri de artar , huzur bulamaz, daima sıkıntılıdır. İbn-i Sirin buyuruyor ki: “Ben dünya makamı, mevki ve serveti için hiç kimseye haset etmem. Düşünürüm hepimiz bir gün öleceğiz, kabre gireceğiz. Kabir de Hadis-i Şerifte buyurulduğu gibi; ya cennet bahçelerinden bir bahçedir ya da cehennem çukurlarından bir çukurdur. Nefsimin haset etmemi istediği bu adam da bu ikisinden birine girecek eğer cennet bahçesine girecekse bu elindeki nimetlerin ne kıymeti var ki kıskanayım cehenneme gidecekse onu kıskanmak değil ona acımak gerekir yani her halükarda dünyanın geçici, fani bir gün bile devam edeceği belli olmayan hayatına haset etmemeliyiz. Böyle bir hayatın nesini kıskanacağız.
Mevlana Celaleddin-i Rumi Rahmetullahi aleyh. Konya da bir sokaktan geçerken ilkbahar mevsiminin güneşli bir gününde duvar dibinde iki köpeğe rastlarlar. Köpekler sarmaş dolaş uyuyorlardı.
Kolları birbirlerinin boynuna dolamışlardı . Talebenin dikkatini çeker ve Mevlana’ya göstererek der ki : “Efendim ne kadar tatlı bir manzaradır ne de çok birbirini seviyor bu köpekler böylece uyuyorlar.”
Mevlana hazretleri köpeklere bakar , tebessüm eder ve buyurur ki : Kemik olmadığı için böyle sarmaş dolaştır , yanlarına bir kemik atarsan o zaman görürsün o dostlukları nasıl düşmanlığa dönüşecektir.