İnsanların ağırlıklarını tartan teraziler olduğu gibi, güvenilirliklerini de ölçen teraziler icat edilmiş olsaydı, bu terazideki tartımızın derecesi ne olurdu. Henüz böyle bir terazi icat edilmiş değil. Ama insanın içinde yaşadığı toplum, herkes için bir terazi işlevi görüyor aynı zamanda.
Bir alışverişte iç huzuru ile satın aldığımız ve uzun yıllar verimli bir şekilde kullandığımız ürüne, bize verilen hizmete, bir not veriyoruz; güvenilirlik notu. Notlar bir araya toplanınca "marka" oluyor. Sonraki alışverişte,işçilikte düşünmeden ona yöneliyoruz. Borçlarını zamanında ödeyen insan için "banka gibi adam" sıfatı yakıştırılıyor. Bankanın güvenilirliğine vurgu yapılıyor. Markalar nasıl oluşuyor? Bir firmanın, ürünün veya kişinin marka olması için hangi aşamalardan geçmesi gerekiyor. Bu sorunun tek cevabı var: güven.
Güvenmek; inanmak, iman etmekle aynı anlamda. Mü'min; inanan, emin olunan kişi demek. Bu kapsamdaki diğer kavramlar; verdiğimiz sözü tutmak, ahde vefa, doğruluk, insaf ve vicdanın sesini dinlemek, kendi zararına da olsa haktan yana olmak, fırsatçılıktan uzak durmak, empati yaparak (kendini başkasının yerine koyarak) olaylara bakış, sırf kendi menfaatini düşünmek yerine topluma karşı sorumluluk bilinci.
Güvenilmek çok kapsamlı bir kavram. Her yerde, her zaman, her durumda aynı konumu korumak. Yeni durumlarda nasıl davranacağı öngörülebilir olmak. Daha yakından baktığınızda, bir müslümanın olması gereken tüm özellikleri..Kaliteyi bir yaşam biçimi haline getirmek. Ticari firmalarda kalite ve güvenilirlik, para kazanmanın önünde olmazsa para kazanmanın da sürdürülebilirliği ortadan kalkıyor. "İnsanların güvenini kaybetmektense para kaybetmeyi tercih ederim" diyen marka olmayı başarıyor.
Peygamberimizin hayatının bu asra bakan yanı, belki de O'nun güvenilirliğidir. O 'Muhammed-ül Emin'di. Güvenilirliği doğumundan itibaren hayatı boyunca idi. Peygamberlik verilmeden önce de aynı idi. O'nun getirdiği dine inanmayan müşrikler bile güvenilirliğine söz etmiyorlardı. Çağımızda kendimize, toplumsal hayatımıza örnek almaya ne kadar ihtiyacımız var.
Peygamberimize iyi ümmet olmak güvenilir olmaktan geçiyor. Bir insanın ulaşabileceği en büyük servet onun güvenilirliğidir. Güvenilir olmak; islami tebliğin de ilk aşaması ve esasıdır. Yoksa 'yüzü sirke, ağzı ile bal satan' durumu ortaya çıkıyor. Eğer güvenin esas olduğu bir toplum meydana getirebilseydik bugün müslümanların başına gelen belalar yaşanmazdı. "Doğru islamiyeti veya islamiyete layık doğruluğu" bulmak ve yaşamak durumundayız. Sonrası Allahın vazifesine denk düşüyor.
Ağırlığımızı tartan teraziler gibi, bir de güvenilirliğimizi tartan teraziler olsaydı, teraziye çıktığımızda okuduğumuz derece ne olurdu.? Bu sorunun cevabı, aynı zamanda müslümanlığımızın derecesi olacaktır. Tebliğ görevimize önce kendimizden başlamalıyız. Başkasının hidayeti Allah'tan..