"Ey insanlar! İşte size Rabbinizden bir öğüt, kalplere bir şifâ ve inananlar için yol gösterici bir rehber ve rahmet olan Kur’an gelmiştir." (Yûnus, 10/57) Dinimizi öğrenme, Kur’an-ı Kerimi yavrularımızın kalplerine nakşedip öğretme ve ezberletme imkanını elde ettiğimiz bir tatil dönemine daha girmiş bulunuyoruz. Her imkan kendi fırsatları ile gelip geçmekte fakat onlardan ancak çaba ve gayret gösterip onu değerlendirenler faydalanmaktadır. Zira bu güne kadar ki hayatımızda nice tatiller gelip geçti ama halen çocuklarımızı, yukarıda yüce Rabbimiz tarafından bizler için hidayet rehberi ve kalplerimiz için birer şifa olarak gönderildiği ifade buyurulan kitabımızdan istifade eder hale getirememişsek büyük zarardayız demektir. Zira Kur’an kalplere, ancak vaktinde buluştuğunda yerleşmekte ve mamur etmektedir. Bu gerçeği atalarımız şu veciz ifadeyle dile getirmişlerdir.:“Ağaç yaş iken eğilir”. Zaten eğitim, kişilerde istenilen yönde davranışlar “geliştirmektir” şeklinde tanımlanır. Din eğitiminde de çocukluk dönemi bu eğitim için çok önemlidir. Zira Peygamber efendimiz (s.a.v) bu duruma dikkat çekmek üzere “çocuklarınız yedi yaşına geldiğinde onlara namazı emredin” buyurmuştur. Bir ebeveynin çocuğuna bunu emredebilmesi için, öncesinde bunları çocuğuna ya bizzat kendisinin öğretmesi veya öğrenebileceği ortamlara göndermesi gerekir. Bu sorumluluğu yerine getirmek için açılan yaz kurslarımız hem anne babalar hemde çocuklarımız için büyük birer fırsattır. Diğer taraftan asırlar öncesinden Peygamber efendimiz (s.a.v) ebeveynlere şu güzel müjdeyi vermiş ve çocuklarına Kur’an öğretmeyi teşvik etmiştir: "Kim Kur'an'ı okur ve onunla amel ederse kıyamet günü anne babasına bir tâç giydirilir. Bu tâcın ışığı, güneşin dünyadaki herhangi bir eve girdiğinde verdiği ışıktan daha güzeldir. Öyleyse, Kur'ân'la bizzat amel edenin ışığı nasıl olacak, düşünebiliyor musunuz?" (Ebu Dâvud, Salât, 349, 1453 H.)
Asırlardır insanlığın ufkuna bir güneş gibi doğup aydınlatan yüce kitabımızı öğrenmek için bugün imkanlarımız alabildiğine artmıştır. Kur’an Kurslarımız ve Camilerimiz başta olmak üzere bütün iletişim araçları en güzel şekliyle bu fırsatı sunmaktadır. Rabbimizden bizlere doğruyu yanlıştan ayıran hayat rehberi olarak gönderilen ve açılıp okunmayı, okunup anlaşılmayı, anlaşılıp yaşanmayı bekleyen Kitabımız, bizler idrakinde olamasak bile, hayatımızın tamda ortasında yer alır ve bizlerden hep kendisine kulak vermemizi beklemektedir. O, zaman ve mekânda, fert ve toplumda, zihinde ve kayıtta, duvarda ve nakışta, dillerde ve ellerde, doğumda ve ölümde hep yanımızdadır. Davranışlarımıza istikamet, yolumuza ışık, problemlerimize çözüm, kalplerimize sekinettir. Rabbimizle buluşturup O’nunla konuşturur bizleri.
Hal böyleyken gelin her birimiz kendimize şu soruyu soralım. Kur’an benim aile hayatımda ve kararlarımda ne kadar var ve benim için ne ifade ediyor? Şüphesiz ki her birimiz bu soruya farklı cevaplar verebiliriz. Fakat şurası bir gerçek ki, çoğunlukla bunlar kendimizi bile tatmin etmeyecektir.
Kur’an’a kayıtsız kalan bir müslüman, kıyamet günü Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in“ Ey Rabbim! Kavmim şu Kur’an’ı terk edilmiş bir şey haline getirdi.” (Furkan 25/30) diye şikayet edeceği kimselerden olma tehlikesi ile karşı karşıya olacaktır.
O halde bu yaz tatilini çocuklarımızın Kur’an’la buluşma fırsatına dönüştürelim.