20. Asırda insanlık zulmü, baskıyı, işkenceyi ve keyfi tutuklamaları tartışıyor; hem de dünyanın gözü önünde... Medeni, demokrat, insancıl ve tarafsız olduğunu söyleyen Batı bu zalimliği sadece seyrediyor. Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, NATO ve tüm Avrupa Ülkeleri zalimleri durdurmak istemiyor; kolluyor, gözetiyor ve yapılan bu zulmü görmemezlikten geliyor. Tam anlamı ile insani bir dram ve vahşet yaşanıyor.

ABD, Rusya, Çin ve Avrupa ülkeleri biz bu savaşı istemiyoruz durdurun demedikleri gibi el altından destek veriyorlar. İşin vahameti de bu büyük devletler diyebileceğimiz zalimler İsrail’in katliamını alkışlarcasına seyirci kalıyor, destek veriyor silah ve para yardımında bulunuyorlar. Dünyanın gözü önünde insani bir soykırım yaşanıyor. Filistin toprakları Siyonistlere peşkeş çekiliyor hür dünya bunu gıkını çıkarmıyor !.. Vahşetin adı terörle savaş oluyor ?

Çok daha vahim olan iki konu da var. Bunlardan biri Kudüs deki Filistinli Müslümanların ibadet ve insani yaşam hakkı yok sayılıyor. Özellikle cuma namazı için Mescidi Aksada ibadet yapmak isteyenlerin ibadet etmeleri silahla tehditle tutuklamalarla engelleniyor. Çevresinde namaz kılmak isteyenlere dahi ateş ediliyor. TOMA’larla pis- necis ve kimyasal madde içeren gazlı sıvı sıkılıyor. Tam bir vahşet ve insanlık dışı uygulama yapılıyor. Suçları ise kendi vatanları olan topraklarda ibadet etmek ve Mescidi Aksada namaz kılmak oluyor ?...

İkinci konuyu da esirlerin takası sırasında rehine anlaşmasında anlamış olduk... İki tarafın tutuklu esirleri karşılıklı olarak takas edildi. İsrail hapishanelerde tutuklu olan Filistinlileri bırakmak zorunda kaldı. “İnsani Ara” diye ifade edilerek yapılan bu takasta bırakılan Filistinlilerin anlattıkları ise tam bir vahşet örneği...

Takas hadisesiyle birlikte İsrail hapishanelerinde uygulanan insanlık dışı baskı, zülüm, işkence gün yüzüne çıktı. Tutuklu Filistinlilerin hiç yargılanmadan keyfi içeri alındığı, vahşice davranıldığı, işkenceye tabi tutuldukları, hayvanca bir muameleye maruz kaldıkları gündeme geldi... Yaşadıkları işkenceyi anlatmamaları için de tehdit edildiklerini, ailelerinin baskı yapıldığını beyan ettiler. “İnsanlık dışı bir muamele gördük, zincire vurulduk, aç susuz bırakıldık ve zulmün her türlüsünü layık görüldük” dediler....

Hamas’ın bıraktığı rehineler ise gördükleri insani muameleden söz etti. Diğerlerinin konuşmamaları için de tecrit edilip özel yerlere götürüldüler biz psikolojik eğitim veriyoruz dediler. Amaç neydi? Bu rehinelerin konuşmaması ve Hamas’a yapacakları övgü sözlerini engellemekti. Hamas ne diyordu: “Biz Müslümanız esir de olsalar düşmanımıza insanca davranırız! Bizim dinimiz insana zulmü men eder” diyorlardı.

Uluslararası ajansların ve basın muhabirlerinin de gündeme getirdiği bu işkence tüm dünyada yankı buldu. Dünya kamuoyu ayağa kalktı. Sokaklar, caddeler, meydanlar dolup dolup taşıyor ve insanlık dışı bu vahşet dursun diye insanlar haykırıyorlar. Devletlerin kör, sağır ve dilsiz tutumuna karşı dünya kamuoyu Filistinlilere sahip çıkıyor, vahşeti durdurun diye ülke yöneticilerine sesleniyorlar.

Bizi asıl üzen konu ise Arap ve İslam dünyasının tutumudur. Filistinli kardeşlerine sahip çıkacakları yerde susuyor ve sessiz kalıyorlar. Bu ateş sadece Filistin’i değil tüm Ortadoğu’yu yakar kül eder. Zulmün durması için sadece Türkiye değil medeni ve insani olduğunu söyleyen tüm Avrupa ülkeleri devreye girip vahşeti durdurmak zorundadırlar. Eğer ki vahşet durmaz ise sadece Filistinliler değil tüm dünya huzursuz olacaktır.

Çünkü üçüncü bir dünya savaşının fitili ateşlenebilir diyoruz ... Filistinli kardeşlerimize yapılan zulmü, baskıyı, işkenceyi ve keyfi uygulamayı şiddetle, nefretle, kınıyor ve tüm zalimleri de lanetliyoruz. Allah’ın laneti zalimlerin üzerine olsun!.. İnsan olan herkes böylesine bir zulüm karşısında sessiz kalamaz; kalmamalıdır.