Kimseyi hakir görmemek lazımdır. Şair diyor ki: “Hor görme fakiri, fakirler içinde defineler var.”
Birde peşin cevaplı olmamak lazımdır, konunun sonuna bakmak lazım. Delikanlının yapmış olduğu iyiliğin makbule geçeceğini daha başındayken biliyordu. Yol kenarında ağlayan dört-beş yaşındaki çocuğun kaybolduğunu anlamış ve onun nereden geldiğini soruşturduktan sonra bir taksiye bindirip evine getirmişti fakat delikanlı aradığı evi bulduğunda büyük bir hayal kırıklığına uğradı. Yol boyunca hayalinde canlandırdığı yüzme havuzlu ve uydu antenli villa yerine karşısında derme çatma gecekondu duruyordu. Üstelik kapıyı da çocuğun dedesi açmıştı. İhtiyar torununa hasretle sarıldıktan sonra delikanlının cebine de bir şeyler bırakırken: “Allah senden razı olsun evladım bu ihtiyarı yeniden doğmuş gibi sevindirdin, şu ufak hediyemi alırsan daha da sevindireceksin” dedi.
Delikanlı sohbet sırasında çocuğun anne ve babasının kaza sonucunda vefat ettiğini öğrenmiş ve yaşlı adamın bir ara ağlamasından istifade ederek cebine konulanları kontrol etmeyi ihmal etmemişti. Üç beş tane bozuk para koskoca ceket cebinin köşesini bile doldurmuyordu. Evin haline bakılırsa yaşlı adam da oldukça fakirdi ama hiç olmazsa taksi parasını karşılayacak kadar bir bahşiş veremez miydi insan?
Delikanlının yüklü bir hediye hayalleri yıkılmış ve içinde bir şeyler kıpırdanmaya başlamıştı. Anlaşılan katlanılamayacak derecede cimri bir ihtiyar ile karşı karşıyaydı, ona unutmaması gereken bir ders vermesi gerekiyor bu yaşlı adamın yüzüne dik dik bakarken cebindeki bozuklukları avuçladı ve çocuğun ayakları dibine atarak “Git de kendine oyuncak al ufaklık!
Böylelikle cömertlik nedir öğrenmiş olursun” dedi. Yavrucuk paraları toplamaya başladığında delikanlının gözleri yuvalarından fırlamıştı çünkü çocuğun küçük avuçlarında dört beş tane büyük altın lira parlıyordu.
Yukarda yazımda belirtmiştim “Hor görme fakiri, fakirler içinde defineler var”…
İnsanların üstüyle başıyla değerlendirmek yanlıştır. Benim de bir gün başıma geldi. Müşteri olarak gelmiş ben o beyi dilenci sandım para uzattım.
-“Hayır, Hüseyin Efendi ben mobilya almaya geldim” dedi, mobilyayı aldı ve: ‘Borcum ne kadar?’ diye sordu.
Ben yaptığım hayatı affettirmek istiyordum. İkram ettim beyefendi cebinden balyayla parayı çıkartıp bana verdi.
O günden bugüne çok dikkat ederim para ile imanın kimde olduğu bilinmez.