Olmasın da zaten…
Siyasi partilerin kendi içinde toparlanma ve millete daha derin yaklaşma zamanlarını yaşıyoruz.
Bu sürecin emarelerini önümüzdeki günlerde (Kurban Bayramını da dahil edelim) daha net hissedeceğiz, göreceğiz.
Bugün için siyasi partilerin görünen ve görünmeyen yönlerini konuşalım.
Aslında ülkemizde siyasetin görünmeyen yüzü de görünendir.
Ama o yüzü, yani görünmeyeni ne siyasi aktör ne de vatandaş uzun süre görmek istemez. Ta ki tavşan karşıya geçinceye kadar.
İşte o zaman ya iş işten geçmiştir ya da…
Kinle siyasette millet olmaz dedik ya, biraz daha açalım mevzuu isterseniz.
Efendim, erken seçim olasılıkları büyük oranda bitmiş görünse de seçim sathı mahallinde olduğumuz ve bir yıl içinde sandıkla yüzleşeceğimiz muhakkak.
Bu süreçte siyaset vatandaşa daha çok yaklaşma, kucaklama ve konuşmayı deneyecek.
Vatandaşa yaklaşırken kendi içindekini kucaklama, küskünleri bir araya toplama, vefa denilen aslında varla yok arasındaki kavramı harekete geçirme eğiliminde olacak siyasetçi.
Ve şu an tam da bunu yapmayı deniyorlar.
Ama, hem vefa hem de vefasızlık aynı yolda yürümüyor desem…
Görünen ama görmek istemediklerimizi sıralayalım isterseniz.
Bir kere gerek iktidar gerekse muhalefet kanadında;
* Eski milletvekilini yok sayarken millet kucaklanıyormuş gibi yapılıyor!
* Eski siyasetçi, parti il başkanı, ilçe başkanı ve diğerleri, kucaklanıyor gibi yapılıyor ama yine aynı masanın etrafındakiler ön plana çıkarılıyor.
* Parti içinde şimdiden koltuk, adaylık yarışı altında bel altı salvolarla sözüm ona rekabet ediliyor!
* Parti içi gruplaşmalar ‘onun adamı’, ‘bunun adamı’, ‘o yerleşim yerinin temsilcisi’, ‘bu yerleşim yerinin temsilcisi’, ‘onun akrabası’, ‘benim akrabam’ kavramları üzerinden paramparça bir ahvale doğru hızla yol alıyor! Hala cemaatler, cemiyetler üzerinden siyaset ayrıştıkça ayrışıyor, üstelik kendi içinde…
* Dışarıya gülücükler saçılırken parti içinde kaşlar çatık bir Erol Taş pozu veriliyor.
Dahası da var ama şimdi gelelim vatandaş kanadına,
* Benden olanın eli sıkılıyor, olmayanın semtine selam verilmiyor,
* Vatandaş konuşuyor siyasetçi dışında herkes dinliyor, ya da konuşanın ismi kara listeye yazılıyor.
* Şakşakçılarla oluşturulan sanal dünyada siyasette iktidar oldum naraları atılırken hakikatler yine ayaklar altında paspas oluyor.
* Basın-yayın derseniz, bu konu da yorum yapmak dahi istemiyorum. Kırk kalemler bildiğiniz gibi neidüğü belirsiz hedeflerde, doğru yazanın doğruları ise son delikli kuruş misali değer bulmuyor.
Hülasa oynuyoruz.
Nereye kadar devam edeceği belli olmayan oyunlardayız.
Siyaset kerameti kendinden bildiğinden olsa gerek siyasetçileri gülerken kaş çatıyor, vatandaş ise gelen ağam giden paşam türünden işine geldiği minvalde yol alıyor.
Kinle siyasetin milleti olmaz gerçeğini bir kere daha dile getiriyor, menfaatlerin bittiği yerde çıkar çatışmaları başlıyor.
Çok uzakta değil bunların hepsi Yozgat’ta ayan beyan, açık saçık, halkın huzurunda yaşanıyor, kral çıplak anadan üryan ama şimdilik kimse bu hakikati söylemiyor.