İnsanlar, ticaret, sanayi, sanat, ziraat, kamu görevi gibi meşru alanlarda çalışmak suretiyle bir yandan geçimlerini sağlarken, diğer yandan ülkenin kalkınmasına ve ilerlemesine da katkıda bulunurlar. Bu işleri yaparken rüşvet, kumar, hırsızlık, gasp, faiz, tefecilik, yolsuzluk, haksız kazanç vb. gayri meşru kazanç yollarına itibar edemezler. Bu haksız ve haram kazanç olur. İnsan yapılan her işi doğru ve dürüst yapmayı ahlaki prensip haline getirmelidir.

Bizim rehberimiz Hz. Muhammed (as) “El-Emîn" olarak tanınmıştı.
Yüce Allah yalancılıkla suçladıkları Peygamberimize karşı kâfirlerin doğru yola gelmeyeceğini Kur'ân'da birçok âyette açıklamış, onları lânetlemiş ve büyük bir azaba uğrayacaklarını bildirmiştir. Allah Mü'minlere şöyle buyurur "Yalan sözden kaçının. " (el-Hacc, 22/60).

İnsanın her işinde doğru ve dürüst olması çeşitli emirlerle ifade edilmiş olup bunların başında sıdk ve istikamet kavramları gelir. "İnsanın, söz ve davranışlarıyla niyet ve inancında doğru, dürüst ve iyilikten yana olması" gerekir. Çünkü hayat kısa ömür sınırlıdır. “Allah'ın buyruğuna uygun şekilde doğru, dürüst ve temiz kalpli olmak" insana hizmeti esas kabul etmek doğruluktur. Müslüman bir insana da doğru ve dürüst yaşamak yaraşır.

Üç günlük dünyada kişinin Allahın emrine ve koyduğu kurallara uygun bir yol izlemesi şüphesiz ki kendi menfaatinedir. Yüce dinimiz eşrefi mahluk olarak yaratılan insanın ‘doğru’ bir kişiliğe sahip olması için gerekli ilkeleri koymuştur. Bunun sonucu olan güzel ahlakı da nihai hedef olarak göstermiştir. “Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim” buyuran sevgili peygamberimiz, doğruluğun Müslüman’ın hayatında ne denli önemli olduğunu beyan etmektedir.

Bütün peygamberlerin ahlakî özelliği doğru ve dürüst olmalarıdır. Çünkü onlar insanlara örnek olarak görevlendirilmişlerdir. Peygamber olarak görevlendirilmeden önce halkı tarafından “Muhammedü’l-Emin” olarak bilinen sevgili peygamberimiz, güvenilirliği, doğruluğu, dürüstlüğü ile sadece kendi ümmetine değil, bütün insanlığa örnek olmuştur.

Hud suresindeki “Sana emredildiği gibi dosdoğru ol” ayetini kastederek “Beni Hûd suresi ihtiyarlattı” buyuran Sevgili Peygamberimiz ümmetinin doğru ve dürüst olma konusundaki hassasiyetini de ifade eder. İnsan olmak diğer insanlara faydalı olmayı ve dürüst davranmayı gerektirir. Hile hurda, yalan dolan inanan bir insanım vasfı olamaz.

“Size doğruluğu tavsiye ederim. Zira doğruluk iyiliğe götürür, iyilik de cennete iletir. Kişi doğru söyledikçe, doğruyu araştırdıkça Allah katında doğru yazılır. Yalandan kaçının, zira yalan kötülüğe götürür, kötülük de cehenneme... Kişi yalan söyledikçe ve yalan peşinde koştukça Allah katında yalancı yazılır.” Buyuran Sevgili Peygamberimiz hayatı ve yaşantısıyla bize önderlik etmiştir.

Ben Müslümanım diyen bir insan, yaptığı işte ve sergilediği bütün davranışlarında doğruluktan, dürüstlükten ayrılamaz, işini sağlam ve doğru yapar, hile ve haksızlıktan uzak durur. Onun için para ve mal kazanmak değil ahlaklı bir yaşam kutsaldır! Hayatını da insanlığa vakfetmiştir.

“Doğruluk insanı iyiliğe yönlendirir, hayırlı işlerde cennet'e kılavuzluk eder. Bir kimse, doğruluğu prensip edinirse sıddîk olur. Yalancılık da insanı kötülüğe ve fücura sürükler. Kötülük de Cehennem'e götürür. Bir kimse yalancılığı prensip edinirse Allah'ın divanında kezzab (yalancı) defterine yazılır." (Hadis- Tecrid-i Sarih Tercümesi, XII, 146).

Bugün de biz hayatımızı bu prensipler doğrultusunda idame ettirmek zorundayız. Alavere, dalavere, yalan yere yemin, insanları kandırma, dolandırma ve kişi haklarını gaspetme bizi Cennete götürmez!..İnsanlara faydalı, topluma örnek, Allah ve Peygamberinin emrine uygun yaşayıp ebedi hayatta hazır olmalıyız vesselam!..