Doksan üç yılının Ağustos ayında nişanlanmıştık akraba idik ama ben yurt dışında yaşıyor nişanlım ise köyde yaşıyor gurbette çalışıyordu. Konu bana ilk açıldığında çok şaşırmıştım.
Hiç tanımadığım biri ile söz kesmek nasıl olacaktı ki, belki o beni beğenmeyecek belki de ben onu beğenmeyecektim. Görücü usulü bir nişan ya da evlilik olacaktı? Daha önceden birkaç isim söylenmişti ve o isimleri Hiç düşünmeden reddetmiştim.
Tatil için köyümüze gittiğim de hayati hakkında o kadar güzel şeyler duydum ki daha kendisini görmeden gönlüm akıvermişti. Hayati cana yakın sevecen bir o kadar da utangaç biriydi. İlk tanıştığımızda sanki kendisini yıllardır tanıyor gibi hissediyordum.
Ne konuşacağımızı bilemez bir durumda dakikalar nasıl geçti bilmeden yanımızda bizi dinleyen ablamın sesi ile birden kendime geldim. Birbirinize çok yakıştınız Allah mesut etsin inşallah diyerek odadan çıktı. İkimizde bir şey demeden öylece kalakaldık ve birkaç gün sonra nişanımız oldu. Hayati asker ve ailesinin de hiç hazırlığı olmadığı için akrabalarından aldıkları borç para ve altınlar ile nişanımızı yaptık. Kalabalık bir nişan töreni oldu. Hemen dini ve resmi nikâhımızı yaptırıp ilçede o güzel anı ölümsüzleştirip bir fotoğraf çektirdik...
El ele tutuşmaya bile utanarak. Belki de ilerde bakıp bakıp ağlayacağım bir fotoğraf...
Hayati askerden 10 günlüğüne izne gelmişti. Günler su gibi akıp gitmiş ayrılık vakti gelip çatmıştı. O kısa sürede ne çok sevmiştik birbirimizi ne çok alışmıştık birbirimize sanki uzun yıllardır birbirini seven âşıklar gibiydik. Görücü usulünden büyük bir sevgi doğmuştu aramızda... Hayatinin üstünde askerliğin verdiği yorgunluktan mıdır nedir bilmiyorum yüzünde hep bir mahzun ifade vardı.
Gülmelerinin arkasından yüzünde bir mahzunluk bir yorgunluk beliriyordu hemen. Ellerimiz kınalı ve nişan yüzüklerimiz ile kavuşacağımız günün hayali ile vedalaştık. Hayati vatani görevini tamamlamak için peygamber ocağına giderken bizde evimize geri dönmüştük.
Yurt dışı olduğu için mektupların ulaşması uzun sürüyordu. Birçok mektup göndermeme rağmen hayatiden bir mektup gelmişti sadece... Nişanlanalı kırk gün olmuştu ki, Hayatiden acı haber gelmiş Şehadete yürümüştü. Elimizin kınası solmadan hayallerimiz aşkımız sevdamız Mahşere kalmıştı.
Aradan geçen birkaç yıl sonra Türkiye geldiğim de Devletin Hayati için verdiği paradan parmağımda ömür boyu taşıyacağım bir yüzük aldım.
Ben Rabia binlerce Şehit eşi, nişanlısı gibi sevdası hayalleri umutları her şeyi Mahşere kalan Rabia.
Vesselam.
Bu vesile ile Şehit Hayati REÇBER ağabeyimi, Çanakkale şehitleri ve tüm şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.
VATAN SAĞOLSUN