“Türk Milleti’nin ruhunda Türk Bayrağı gibi dalgalanan bir baştı.”Daly Telegraph
“Mustafa Kemal'i düşünüyorum;/Yeleleri alevden al bir ata binmiş
Aşıyor yüce dağları , engin denizleri./Altın saçları dalgalanıyor rüzgârda,
Işıl ışıl yanıyor mavi gözleri,/Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
Yanmış, yıkılmış savaş meydanlarında/Destanlar yaratıyor cihanın görmediği,
Arkasından dağ dağ ordular geliyor/Her askeri Mustafa Kemal gibi.
Mustafa Kemal'i düşünüyorum;/Gelmiş geçmiş kahramanlara bedel
Hükmediyor uçsuz bucaksız göklere/Al bir ata binmiş yalın kılıç
Koşuyor zaferden zafere./Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
Ölmemiş bir kasım sabahı!/Yine bizimle beraber her yerde,
Yaşıyor dört köşesinde vatanın/Yaşıyor damar damar yüreklerde.
Mustafa Kemal'i düşünüyorum,/Altın saçları dalgalanıyor rüzgârda,
Mavi gözleri ışıl ışıl, görüyorum/Uykularıma giriyor her gece.
Ellerinden öpüyorum.”Ümit Yaşar OĞUZCAN-Mustafa Kemal’i Düşünüyorum
“Atatürk, dayanıklı, mücadeleci,harika bir subay,kelimenin tam manasıyla mükemmel bir yönetici.” General Liman Von Sanders
Mitolojiye, destanlara, ağıtlara, masallara, öykülere, türkülere konu olan atlar,asalet, cesaret ve özgürlük simgesi olarak tarihe geçmişler. Tarihin akışını değiştiren Süvari Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün en yakın dost ve can yoldaşı atları olmuştur.
Anıtkabir giriş merdivenleri solunda yer alan HÜRRİYET KULES iç duvarında melek ve attan meydana getirilmiş hürriyeti tanımlayan kabartma bir kompozisyon bulunmakta.
Atlar özgürce şaha kalkarlar ve süvarisi ile birlikte topluma duygu ve heyecan katarak sevgi çemberi yaratırlar. Suvarisi düşünce hiçbir şekilde üzerine basıp geçmezler ve beklerler. Beyler, şahlar, efeler, seymenler ve süvariler özel kıyafetleri ile özel atlara binerler. Tıpkı 27 Aralık 1919 'da Ankara Dikmen sırtlarında Mustafa Kemal Paşa'yı karşılayan binlerce atlı zeybek kıyafetli SEYMEN ALAYI gibi.
Atatürk'ün atı Sakarya, zaferi, vatan sevgisini,güveni,yükselmeyi ve bağımsızlığı simgeler.Atlar, gerektiğinde şaha kalkarlar ve gerektiğinde ağlarlar.Yücelik duygusu atların benliğine işlemiştir.
Anıtkabir giriş merdivenleri solunda yer alan HÜRRİYET KULESi iç duvarında melek ve attan meydana getirilmiş hürriyeti tanımlayan kabartma bir kompozisyon vardır.Kanatlı meleğin elinde "HÜRRİYET BEYANNAMESİ" ve onunla bütünleşen özgürlüğü simgeleyen at figürü yer almaktadır. At, asalaet, cesaret,özgürlük ve yücelik simgesidir...!
Atatürk’ün 3 Şubat 1934 tarihinde Yozgat’a yaptığı ziyaret sırasında belediye şeref defterine yazdığı yazıda şöyle demekte: "Ünlü süvarilerin, harp meydanlarında kahramanca dövüşen Türk yiğitlerinin harman olduğu diyar Bozok Yaylası’nın çocukları, var olun.”
Taarruzun ilk gününde 1. Ordu birlikleri, Büyük Kaleciktepe ile Çiğiltepe arasında 15 kilometrelik alanda, düşmanın birinci hat mevzilerini ele geçirdi. 5'inci Süvari Kolordusu, düşman gerilerindeki ulaştırma kollarına başarılı taarruzlarda bulundu, 2'nci Ordu ise cephede tespit görevini aksatmadan sürdürdü.
1 Hattı müdafaa yoktur,sathı müdafaa vardır ; o satıh bütün vatandır” anlayışı ile yürtülen ve ölüm kalım savaşı olarak nitelenen Sakarya Muharebesi, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın azim ve kararlılığı ile zafere ulaşmıştır. Mustafa Kemal Paşa’ya TBMM tarafından “Gazilik” unvanı ile “Mareşallik” rütbesi verilmiştir.
Tarihin söylediği gibi ”Topların çelik ağzı, çaldı bir hücum marşı…”Suvari Başkomutan’la birlikte,süvarileri ve Türk Ordusu 9 Eylül’de İzmir’e ulaştı…/ İzmir’in dağlarında çiçekler açtı…/Ordular Büyük Zafere ulaştı.
Tanınmış Arap müelifi El Cahiz şöyle der:"Hücum anında Türklerden bin süvari, bin düşman atlısına ok atsa onların hepsini yere sererler. Bu türlü hücuma hiçbir ordu dayanamaz. Türk, vahşi hayvana, kuşa, insana , avinin üzerine pike yapan kuşlara ok atar. .. Türk, Atını kendisi yetiştirir, tay iken kendisi yetiştirir atının adını söylerse atı onu takip eder, koşarsa atı arkasından koşar. Türk'ün ömrünün günlerini toplasan atı üzerinde geçen günlerinin daha çok olduğunu görürsün. Altındaki hayvanı dinlendirmek isterse inmeden diğerine biner…(1)
Fahrettin Altay (1880-1974), Kurtuluş Savaşı süresince üstün başarılar gösterdi. 12. Kolordu Kumandanı olarak 1920'de Delibaş İsyanı'nın bastırılmasını sağladı. Süvari kolordusu komutanı Orgeneral Fahrettin Altay, Sakarya Meydan Muharebesi'nde, I. ve II. İnönü Savaşları'nda görev aldı. 1921 yılında Kurtuluş Savaşı'nda gösterdiği başarı ile tümgeneralliğe yükseldikten sonra sorumluluğu . genişletilerek Kolordu Komutanı yetkisiyle Süvari Grup komutanlığına getirildi. Kurtuluş Savaşı'nın son yılındaki çarpışmalarda Afyon, Alaşehir, Uşak, Altıntaş çevresindeki çarpışmalarda Altay'ın süvarileri büyük hizmet gördü. Kaçış halinde yunan ordusunu kovalayarak İzmir'e giren ilk süvari birlikleri de Altay'ın komutasındaydı. Bu başarılarının sonucu olarak Altay o yıl korgeneralliğe yükseltildi. Süvari kolordu komutanlığının yanı sıra I. Ordu komutan vekilliği de yaptı…
Dumlupınar Muharebesinde kayıplarımız arasında bulunan 13.Süvari Alayı Kumandanı Binbaşı Galip büyük hizmetleri ile tarihin altın sayfasında yerlerini aldılar. Başta süvari Başkomutan Gazi Mustafa Kemal olmak üzere kahraman süvarilerimizin ve Mehmetçiklerimizin Ruhları şâd olsun…
"Uzağı yakınlaştıran attır." Kırgız atasözü, "Atına bakan ardına bakmaz." Uygur atasözü,
Türk binicilik ekibi, Atatürk’ün direktifleri ile 2 Mayıs 1938 günü “Mussolini Uluslar Altın Kupası” için Roma’da 50 bin seyirci ve İtalyan’nın faşist diktarörü Duce Benito Mussolini önünde yarıştı.
Yzb. Cevat KULA, Yzb. Cevat GÜRKAN, Yzb. Eyüp ÖNCÜ ve Ütğm. Saim POLATKAN’dan oluşan binicilik ekibi mükemmel bir yarışma çıkararak “Mussolini Uluslar Altın Kupası”nı kazanma başarısını gösterdi.
Beş ülkenin 164 atla katıldığı dünya biniciliğinde söz sahibi rakipleri Almanya, İtalya, İrlanda ve Romanya arasında birincilik için pek şans tanınmayan Türk Ekibi kupayı Duce’nin elinden aldı ve göndere Türk Bayrağını çektirdi.
II. Dünya Savaşı öncesinin güç gösterisine dönüşen Berlin Olimpiyatları’ndan sonra Benito Mussolini’de böylesi bir gösteri hazırlamıştı.
Atatürk “Beni bahtiyar ettiniz. Hepinizin gözlerinden öperim.” övgüsü ile karşılaşan Türk ekibi basında “Atatürk’ün Süvarileri” olarak anıldı.-ATATÜRK'ÜN 4 ATLISI- Mayıs 1938...
Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk; Şubat ayında hastalığı ilerlemeye başlamasına rağmen dinlenmiyor, Balkan Paktı ve Hatay için gece gündüz çalışıyordu.
Bir yandan da İtalya'da, Mussolini'nin kendi adına düzenlediği Avrupa Binicilik yarışmalarına (Mussolini Kupası) katılacak olan Türk ekibinin derece alabilmesi için genç subaylarla özel olarak ilgileniyordu.
Atatürk, genç Türkiye Cumhuriyeti'ne her fırsatta sataşan Mussolini'ye bu yolla bir gönderme yapmak ve Türk subaylarının geçmişten gelen bu yeteneklerini dünyaya tekrar göstermek istiyordu.
Ve nihayet o gün!
2 Mayıs 1938 günü,
Mussolini'nin de şeref tribününden izlediği yarışlar başlar. Roma- Siena Stadyumunda mahşeri bir kalabalık toplanmıştır. Mussolini Kupası dünyada büyük ilgi görmektedir.
Yarışmalar sonunda spiker ''Atatürk'ün dört atlısı Roma'yı fethetti'' diyerek Türk ekibinin birinciliğini dünyaya ilan etmektedir...
Kupa töreni için kupayı vermek üzere gelen Mussolini'nin o an ki ruh halini sizlerin hayal gücüne bırakıyorum. Mussolini'nin kupayı verirken;
''Büyük Atatürk'ün kahraman süvarileri: Avrupa'yı atlı süvarileri ile titreten Attila'nın torunları olarak yeniden fethettiniz'', dediği öne sürülür.
Yüzbaşı Cevat Kula, Yüzbaşı Cevat Gürkan, Yüzbaşı Eyüp Öncü, Üstteğmen ve Saim Polatkan'dan oluşan Türk ekibi, ebedi Başkomutanları Cumhurbaşkanı (Mareşal) Gazi Mustafa Kemal Atatürk için kazandıkları birincilik kupasını atlarının üzerinde, vakur ve dimdik olarak Siena Stadyumunda dört nala dolaştırdılar…
Dünya’nın gözdesi Süvari Başkomutan ve devlet adam Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu ve “en büyük eserim dediği”,sosyal, demokratik, laik bir hukuk devleti olan çağdaş Türkiye Cumhuriyeti, O’nun yolunda ulusal bilinçle sonsuza dek yaşayacaktır. Kurtuluş Savaşımızın simgesi olan Samsun İlk Adım Gazi Anıtı’na hainlerce yapılan çirkin saldırıyı şiddet ve nefretle kınıyoruz.
______________
1-El Cahiz, (Tercüme: R. Şeşen), Hilafet Ordusunun menkıbeleri ve Türklerin Faziletleri, Ankara, 1967 s. 66)