İnsanlık olarak, bir çok alanda ağır imtihanlardan geçtiğimiz bir süreçten geçiyoruz. Ama bir taraftan da “üç aylar”ın rahmet, bereket, feyz, af ve mağfiret dolu iklimi ufkumuzu kuşattı. Gerek kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim ve gerekse de önderimiz ve rehberimiz Hz. Peygamberin hadislerinde; bazı zamanlar kıymetini bilip değerlendirenler için diğerlerine göre daha faziletli olarak ilan edilmiştir. Bu zamanlarda yapılan ibadetlerin, duaların ve diğer güzel davranışların karşılıklarının sair zamanlara göre daha fazla olacağı müjdelenmiştir.
Kur’an-ı Kerimde Berat gecesi (44/3) mübarek bir gece olarak vasıflandırılmış, Kadir gecesi de Kadir suresinde, içinde Kadir Gecesi bulunmayan bin aydan daha hayırlı olarak ilan edilmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.v)’ de: “Recep ayının diğer aylara üstünlüğü Kur’anın diğer kitaplara üstünlüğü, Şaban ayının diğer aylara üstünlüğü benim diğer Peygamberlere üstünlüğüm, Ramazan ayının diğer aylara üstünlüğü ise, Allah Teala’nın yarattığı şeyler üzerine üstünlüğü gibidir.“, “Farz namazlardan sonra en faziletli namaz, gece yarısı kılınan namazdır. Ramazan ayından sonra en faziletli oruç, Allah’ın ayı olan Muharrem orucudur.”müjdelerini vermiştir.
İnsanoğlunun imtihan için bulunduğu bu dünyada en büyük sermayesi zamandır. Bu sermaye yerli yerinde kullanılmayıp zayi edildiğinde, kayıpları telafi için bu tür adeta sıkıştırılarak bereketli kılınmış faziletli zamanlar, birer fırsat olarak gelir. Zira bizler fıtratımız gereği unutma, gaflete düşme, tembellik etme gibi zaaflarımız sebebiyle çoğu zaman sorumluluklarımızı unutup gaflete düşmekte ve ömür sermayemizi sorumsuzca tüketmekteyiz. İşte böyle durumlarda zaman içerisine gizlenmiş, serpilmiş bazı fırsat anları karşımıza kurtarıcı olarak çıkar. Günler, geceler ve aylar arasında öyle kazanç mevsimleri olur ki, onlar değerlendirenler için birer firsata dönüşürken, gafletle geçirenler için mevcut kayıplarının üzerine daha büyük kayıp haline gelir. İşte üç aylar, böyle kazanç imkanlarını en üst seviyede yakaladığımız zaman dilimlerinin başında gelmektedir. Bu mevsim, Kurban bayramı ve onun arifesi hariç tutulacak olursa, dinimizce mübarek sayılan hemen hemen bütün zaman dilimlerini bünyesinde barındırır. Regaip kandiliyle başlayıp, kadir gecesiyle son bulan kandiller, manevi dünyamızı aydınlatan ışık kaynakları olarak üç aylar içerisinde semamızı aydınlatır. Bu hakikate dikkat çekmek üzere, Hz. Üsame (r.a) Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’le aralarında geçen bir konuşmayı şöyle anlatır: “Ya Rasulallah sizin Şaban ayında tuttuğunuz oruç kadar hiçbir ayda oruç tuttuğunuzu görmüyorum.” dediğimde şöyle buyurdular: “ Bu Recep ile Ramazan arasında öyle faziletli bir aydır ki insanlar bundan gafildirler. Zira bu ayda ameller Alemlerin Rabbine yükseltilir. Bu nedenle bende amelimin oruçlu iken yükseltilmesini istiyorum.” cevabını verdi.
Bu sebeple, Peygamber Efendimizin üç ayları karşılarken ve üç aylar içerisinde sürekli tekrar ettiği “ Allahümme barik lena fi Recebe ve Şaban ve belliğna Ramazan” “Ey Allahım! bize Recep ve Şaban’ı mübarek eyle ve bizi Ramazana ulaştır.” Şeklinde yaptıkları duayı bizlerde her gün tekrar edelim. İslam büyüklerinin vurguladıkları üzere; Receb-i Şerifi tohum ekme, Şaban-ı Şerifi sulama, Ramazan-ı Şerifi ise hasat ayı olarak değerlendirelim. Yine bu aylarda yaptığımız/yapacağımız ibadet, iyilik, hayır ve hasenatlarımızın karşılıklarının kat kat verileceğini unutmayalım. Bu inançla, idrak edeceğimiz bu maneviyat mevsimini; dua, oruç, sadaka, nafile ibadet, hayır ve güzel amellerle süsleyelim. İsrailin zalim siyonistleri başta olmak üzere, yeryüzünde din kardeşlerimize zulmeden zalimlerin zulümlerini durdurmak için elimizden gelen ve üzerimize düşen her türlü destek ve katkıyı verelim.
Bu duygu ve düşüncelerle Ragaib kandili ve üç aylarınızı tebrik eder; huzur, mutluluk, saadet ve hayırlara vesile kılmasını Yüce Rabbimizden niyaz ederim.