Cinayetlerin yüzde 60’ı, saldırıların yüzde 40’ı, tecavüzlerin yüzde 33’ü alkol ve madde kullanımı ile ilgilidir.
Türkiye’de uyuşturucu kullanan kişi sayısı 2 milyona yaklaşmış durumdadır. 2021 yılında hem yakalananların hem de olayların sayısı büyük ölçüde artmıştır. Ülke genelinde 2020 yılında 159 bin 268, geçen yıl ise yüzde 35,5 artışla, 215 bin 771 olaya müdahale edildi. Bu olaylarda bir önceki yıla göre yüzde 27,2 artışla, 294 bin 604 şüpheli yakalandı. Bugün Türkiye’nin 47 ilinde uyuşturucu madde kullanımı var. Uyuşturucu sebebiyle 26 ilimizde ölüm vakaları gerçekleşiyor. İstanbul’da 39 ilçenin 22’sinde uyuşturucu kullanımı ve buna bağlı sebeplerden ölümler yaşanmaktadır.

Uyuşturucuya başlama nedeni yüzde 48 ile arkadaş etkisi, yüzde 23 ise ilgi ve meraktan oluyor. Uyuşturucu temininin yüzde 80’i sokak satıcılarından karşılanıyor. Cezaevlerindeki mahkûmların toplamının yüzde 21’i uyuşturucu madde suçundan yatıyor. Narkotik Şube Müdürlüğü’nün iller bazındaki raporuna baktığımızda en fazla sentetik bonzai yakalanan iller; İstanbul, Bursa, İzmir ve Antalya’dır…

Bağımlıların yüzde 82’si 20 ile 35 yaş aralığındadır.Son 3 yılda alkol ve uyuşturucu kullanımı sebebiyle hakkında yasal işlem yapılanların yüzde 20’si çocuk… Gençleri zehirleyen sentetik bonzainin, Türkiye’de merdiven altında üretiliyor olması ise ayrı bir problem.

Ülkemizde sigara, alkol ve uyuşturucu kullanma yaşı giderek düşüyor. 12-17 yaş arası gençlerin risk altında olduğu bir gerçek. Gençlerin zararlı alışkanlıklardan korunması ve sağlıklı yaşam bilincinin kazandırılması büyük önem taşıyor. Bu konuda en önemli görev eğitim ve sosyal kurumlarımıza düşüyor. Okul aile ve çevre iş birliğinin güçlendirilmesi şart. Türkiye’de uyuşturucu kullanımı tehlikeli boyutlarda oldukça sessiz ve derinden yayılıyor.

Genel uyuşturucu kullanımındaki artış yüzde 17’ye, bonzaide ise yüzde 38’e tırmanmış vaziyette.
Uyuşturucu haritasına baktığımızda Türkiye’de bölgelere göre uyuşturucu kullanımı şu şekilde: Marmara yüzde 33, İç Anadolu yüzde 19, Akdeniz yüzde 14, Ege yüzde 11, Doğu Anadolu yüzde 10, Güneydoğu yüzde 9 ve Karadeniz yüzde 4. Hepimizi ürküten bir tablo ile karşı karşıyayız.

Bonzai en tehlikeli zehir türü olarak 2013’den bu yana kamuoyunu meşgul etmeye devam ediyor. Bağımlılık, maalesef ciddi bir hastalık halidir. Kişinin zarar görmesine rağmen madde kullanımına devam etmesi, kullandığı maddeyi uzun süre bırakamaması, sürekli madde arayışı içinde olması, hem kendisini hem de ailesini dolaylı olarak da toplumun huzurunu tehdit ediyor.

Uyuşturucu ile mücadele anlayışımızı değiştirmek zorundayız. Bu mücadeleyi polis, jandarma ve devletin omuzlarına yüklersek bu işin altından kalkamayız. Uyuşturucu ile mücadele de okul, aile, anne- baba, mahalle- muhtar ve bölge sakinleriyle iş birliği içinde hep birlikte mücadele edilmelidir.

Bu mücadeleye mahallelerimiz ve okullarımızdan başlamalıyız. Mahallenin, sokakların öncelikli sahipleri buralarda ikamet edenler, yaşayanlar yani bizleriz. Bizler mahallemize ve okulumuza sahip çıkarsak geleceğimize sahip çıkmış oluruz. Mahallelerde dağıtımı yapılan uyuşturucu illeti ile mücadeleyi aynı şekilde mahallelerimize sahip çıkarak başlatmalıyız.

Uyuşturucu ile mücadelede iki önemli unsur var; biri önleme diğeri de bağımlıların tekrar topluma kazandırılması için yapılan rehabilitasyon sürecidir. Aileler, çocuklarının madde bağımlılığını 1 yıl ile 3 yıl arasında ancak öğrenebiliyor. Bağımlılık bir hastalıktır. Devlet kurumlarımız hastaların tedavisi ile meşgul olurken sivil toplum ise önleyici, bilgilendirici tedbirler almalıdır.

Uyuşturucu bağımlılığının, bireyin maruz kaldığı çok yönlü psikolojik, psikiyatrik ve sosyo-ekonomik süreçlerin bir sonucu olarak ortaya çıktığı gerçeğini kabul etmeliyiz. Buna karşı oluşturulacak stratejileri belirleyerek erken müdahale, tedavi, rehabilitasyon ve sosyal destek içeren geniş kapsamlı bir politika modeline ihtiyacımız vardır.

Yerel ve uluslararası sivil toplumdan özel sektöre, üniversiteler, belediyeler ve kamu kurumlarından devletlerarası teşkilatlara kadar toplumun tüm kesimlerinin katılımı ile mücadelenin güçlü ve kararlı bir şekilde sürdürülmesi gerekiyor. Unutmayınız ki: İnsan hayatını söndüren ve kişiyi toplumdan uzaklaştırıp pasifize eden uyuşturucu illetine karşı mücadele etmek, hem insani hem de ahlaki ve milli bir görevdir.