2022-2023 Eğitim- Öğretim yılına bismillah diyerek başladık. Başladık diyorum çünkü bu hafta bazı sınıflar için uyum haftası olarak geçecek. 25 yıllık sınıf öğretmeni olmama rağmen, bu yıl 1.sınıf okutacak olmanın heyecanı ve mutluluğunu yine yüreğimde hissediyorum. Kaç yıl geçerse geçsin her birinci sınıf okutacağım yılın ilk günü tıpkı okulun bahçesinde heyecanla bekleyen öğrenci ve veliler gibi ben de heyecan duyuyorum. Bu heyecanımın ve mesleğime olan sevgimin hiçbir zaman bitmemesi için de dualar ediyorum.

Pazartesi günü yine heyecan ve merakla okuluma gittiğimde, okulun bahçesi, heyecanları gözlerinden okunan, kimilerinde bu heyecana korkunun da eklendiği, mini mini onlarca öğrenciyle doluydu. Sınıf sınıf içeri alındıktan sonra bütün gözlerin üzerimde olduğu, herkesin birbirini merakla tanımaya çalıştığı anlar geldi çattı. Hiç tanımadığım, kısmet olursa dört yılımızı birlikte geçireceğimiz yeni yüzler ve çakmak çakmak bakan meraklı gözler. Hepsiyle tek tek merhabalaştık ve sıralarına oturttum. Hem velilerim hem de öğrencilerim merakla neler konuşacağımı bekliyorlardı. Kendimi tanıttım ilk önce. Sonra da içinde bulunduğumuz uyum haftasının amacından, çocuklara olan faydalarından ve bu hafta neler yapacağımızdan kısaca bahsettim. Dakikalar geçtikçe öğrencilerimdeki heyecan ve korku yavaş yavaş yok olmaya yerini “ Acaba neler yapacağız?” sorusunun merakına bırakmıştı gözlerden okunduğu kadarıyla. Dikkatimi çeken, önceki dönemlerde annelerine sarılıp ayrılmak istemeyen ve ağlayan öğrencilerin bu yıl olmamasıydı. Bu çok güzeldi biz öğretmenler ve veliler için. Kendilerinden emin ve öz güvenli bir şekilde sıralarında oturmuş dikkatle beni dinliyorlardı. Velilere yaptığım uyum haftası programıyla ilgili bilgilendirme sunumunun ardından ilk günümüzü tamamlamış, heyecanı ve korkuyu yenmiş olmanın mutluluğuyla evlere dağılmaya başlamıştık. Birkaç öğrencim gitmeden beni öpmek istediklerini belirtircesine kollarını yukarıya kaldırmışlardı. Bu beni çok mutlu etmişti. Birbirimize sarılıp el sallayarak ayrıldık sınıftan. Her günün bir öncekinden daha güzel geçmesi dileğiyle ben de çıktım sınıfımdan. Ertesi gün veliler sınıfa alınmadan sadece öğrencilerimizle uyum haftası etkinliklerini gerçekleştirdik. Öğrencilerimin daha ilk günler olmasına rağmen sorduğum birçok soruya gayet mantıklı ve bilinçli bir şekilde cevaplar vermeleri beni daha da mutlu etmişti. Hani zamane çocukları deriz ya hep, gerçekten de zamane çocukları kendinden emin, öz güvenli, bilinçli ve düşüncelerini daha rahat ifade edebilen çocuklar. Bunda elbette ki velilerimizin büyük payı var. Bizim onaylamadığımız tek şey, bazı velilerin “çocuğum özgürce davranıp istediği her şeyi yapabilsin” mantığını aşırıya kaçırıp, çocukta bunun şımarıklık seviyesine ulaşmasına müsamaha göstermeleridir. Bu da okul ortamında çocuğun kurallara uyma konusunda zorlanmasına, daha geç uyum sağlamasına neden olmaktadır. Velilerimiz bu konuda bilinçli oldukları sürece yeni nesillerden asla ümit kesilmez.

Düşünüyorum da, bence tamamen sevgi üzerine oturtulmuş bir meslek öğretmenlik. En masum, en savunmasız, en minik yüreklere sevginizle dokunarak, bembeyaz bir kumaşın üzerine her nakışı sevgiyle işleyerek günlerinizi, aylarınızı, yıllarınızı geçirdiğiniz, gözlerindeki ve yüreklerindeki o karşılıksız sevgiyi sizin de yüreğinizde hissettiğiniz bir meslek öğretmenlik. Rabbim tüm yavrularımıza, velilerimize ve tüm meslektaşlarımıza bu sevgiyi hissetmeyi ve hayırlı bir eğitim öğretim yılı geçirmeyi nasip etsin inşallah…