Çapanoğulları olayları sırasında önemli görevlerde bulunan daha sonra da Ankara valisi olan Avni Doğan Bey 'Kurtuluş, Kuruluş ve Sonrası' isimli kitabında şöyle diyor:
"Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, Aziziye Halkını tazyik ederek misafirleri olan Edip ve Celal Beyler ile akrabalarını Ankara'ya getirtti. Yozgat olayları hakkında geniş bilgi alan Mustafa Kemal, beylere ceza tatbik ettirmedi. Kendilerini ayrı ayrı bölgelerde ikamete memur ettiler." Atatürk Çapanoğullarını muhakeme bile edilmeden affetmiştir.”
Tarihe düşülecek asıl kayıt budur.
Karahisar Mebusu Şükrü Efendi'nin Meclis kürsüsünden yaptığı şu konuşmanın da bu manada etkili olduğunu sanıyoruz. Şükrü Efendi bakınız ne söylüyor:
"Bu millet isyankâr değildir. Şurada Yozgat'ta isyan çıktı deniliyor. Bendeniz Yozgat olayını tetkik ettim, sui idare neticesidir. Bakınız efendim Yozgat olayı yalnız sui idare neticesi de değil, bu Meclisin kendisini gösterememesi neticesidir. Bir islâm cemiyetinin, memaliki Osmaniye ve islâmiye mümessillerinin burada toplandığını bildirmemektedir. Neden oraya muktedir adamlar göndermedik, biz daha doğrusu yalnız İcra Vekillerine değil kendimize de kabahat bulmalıyız."
İlk Meclise giden entrikacı Yozgat milletvekilleri taifesinden Çapanoğullarına düşman Süleyman Sırrı İçöz'ün Meclis kürsüsünden Çapanoğullarını suçlayan bir sürü iftirada bulunmasından sonra Gazi Paşa kürsüye gelerek "Efendiler, biraz önce kürsüde konuşan efendiye hiçbir surette katılmamız mümkün değildir. Bahsettiği aile, memleketimize geçmişte büyük hizmetlerde bulunmuşlar, hataları varsa da hatalarından vazgeçmişlerdir. Bugün de devletimize hizmette kusur etmemektedirler" diyerek Süleyman Sırrı'yı adeta azarlayan bir ifade kullanmıştır.”
Kebapçı Veysel denilen bir hain de vaktiyle aralarının açık olduğu kişileri bu da Çapanoğullarından diyerek astırmış, durumu öğrenen Etem 'Bu dürzü bütün Yozgat'ı astıracak. Önce bunu asın' diyerek onu da astırmıştır. Asılanların kayıtları tutulmadığından tespit edilebilen 30 kişidir...“İsyandan dolayı Yozgat'ın cezalandırıldığı hep söylenmiştir. (Aslan Tekin Yeniçağ Gazetesi)
Necati Çetin'in kaleminden: (Cumhuriyetin kuruluşunda Yozgat’ın başına gelenler yazısından)
“20. yy’ ın başlarına kadar Anadolu Beylikleri içinde en varlıklı beyliklerin başında Bozok Sancağı Çapanoğlu gelmektedir. 1. Dünya Savaşı sonrasında galip devletlerin İstanbul Hükümetini baskı ve işgal altında tutması sebebiyle Anadolu’ da Milli mücadele başlamıştır.
“Anadolu insanı bu mücadeleyi hep birlikte vererek başarıya ulaşmış, Ankara’ da yeni bir hükümet kurulmuş ve her beylikten bir temsilci gönderilmesi istenmiştir. Bozok sancak beyi bu teklifi Osmanlı Devletine sadakatinden ötürü reddetmiş ve İstanbul hükümetine bağlılığını sürdüreceğini bildirmiştir.
“Bu durum Ankara tarafından bir tehdit olarak algılanmış ve bu konuda Bozok Bey’inin arkadaşı Çerkez Ethem vazifelendirilerek Yozgat’a gönderilmiştir. Çerkez Ethem, Bozok Beyine bir mektup gönderip okul yıllarında çok methettiği Akdağ Madenindeki mesire alanına gelmek arzusunu bildirmiştir. Çerkez Ethem Sungurlu Boğazkale yöresindeki milis kuvvetleri konuşlandırarak saldırı hazırlıklarına önceden başlamıştır.
Bozok Bey’i okul arkadaşı Çerkez Ethem’in ziyaret isteğini kabul edip, Ankara Elmadağ’dan Yerköy Güzergâhını kullanarak üç beş korumasıyla Akdağ Madeni mesire alanına gelmesine izin vermiş ve Çerkez Ethem’i misafir etmiştir.
“Çerkez Ethem sinsi planını uygulamak için büyük fırsatı elde etmiş, bir gün sonra Çerkez Ethem’in kuvvetleri Bozok Sancağına saldırarak bütün köyleri, hatta düğün alaylarını basarak halkı kılıçtan geçirmişlerdir. Halkın malını yağmalayıp soyup soğana çevirmişlerdir. Bozok Bey’ini ve Çapanoğlu soyundan olan ve ileri gelen tüm insanları da tutuklayıp Ankara’ya getirmişlerdir.
“Yozgat’ta her evden bir küp altın çıktığı, halkın ipekten kumaş giydiği mal ve davarlarının haddi hesabı olmadığı sürülerin bol olduğu Bozok Sancağının tüm malvarlığı Çerkez Ethem birliklerince yağmalanmış ve buradan alınan mallar Ankara Saman pazarında yok pahasına satılmıştır. Bu mallarla o dönemin esnafının zenginleştiği hatta ülkenin en zengin ailelerinin bu malları alıp servet elde ettiği bilinmektedir.
“Bu olayın şahitlerine göre alınan mallar Saman pazarında 6 ay satılır ve bitirilemez. O dönem yapılan bu zulümden kalan kanlı gelinlikler hala Yozgat’ merkez ve köylerinde saklanır.”
Bu talan ve yağmadan sonra Bozok ve Bozok Sancağı’na bağlı tüm yöreler, eşkıya ve haramilerin eline bırakılmıştır. Bu bilerek ve kasten yapılmış bir muameledir. Yozgat ve Yozgatlılar bu eza ve cefanın sıkıntılarını ekonomik ve kültürel olarak hala yaşamaktadırlar.”
Tarihe “Çapanoğlu İsyanı“olarak geçen olayın aslı budur.
(Necati Çetin/ Emekli Daire Başkanı)
Resmi tarih olarak Çapanoğlu isyanı diye adlandırılan bu olayın tarih kitaplarında sadece zarfı anlatılmış zarfın içindeki gözlerden kaçırılmak istenmiştir. Çünkü bu olaylar başta Ankara hükümetinin ilk başlardaki zafiyeti de dâhil olmak üzere bazı komutanlar ve kişilerin sorumsuzlukları, basiretsizlikleri, bilgisizlikleri ile Anadolu’nun bu bölgesini ve Çapanoğullarını iyi tanımamalarından ve iletişim kopukluğundan kaynaklanmıştır.
O dönemde Kanun yok, adalet yok. İsmail Hakkı isminde Ethem’in müfrezesinden birisi Divan-ı Harp Reisi. Sathi bir malumatla seri halinde idamlar gündüz birbirini kovalıyor. Çerkez Ethem bu hınç ile Yozgat’ı iki defa yağmalatmış bütün konakları yaktırmış. Yüklü bir servet ile Ankara’ya dönmüştür. Öyle ki, Ethem’in hempaları yıllarca Yozgat’tan yağmaladıkları malları Ankara’daki meydanlarda ve panayırlarda satarak yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Ethem bir sohbetinde “Yozgat, Yozgat değil içi altın dolu vadi imiş” demiştir.
Prof. Hakkı Acun bu yağma olayını “Çapanoğullarının üzerinden silindir geçmiş” diye tarif eder.
Atatürk Cumhuriyetin ilanından sonra 15 Ekim 1924 ve 3 Şubat 1934 tarihlerinde olmak üzere Yozgat’a iki defa teşrif etmiştir. Bu teşriflerinde isyandan dolayı şehir ahalisi adına özür dileyen Akdağlı Bahri beyi sert bir dille susturmuş ve şöyle demiştir. “Bırak Bahri. O konuyu kapat. Kapanmış bir yara, deşip de yeniden kanatma. O dönemi kendi içinde izah etmek gerekir.” İşte bir devri anlatan en güzel ve önemli cümle budur.
O dönemi kendi içinde izah etmek gerekir. Mustafa Kemal o ünlü sözü ile Yozgatlılara hitap etmiştir. Yazarlar bu hitapta da bir gönül alma olduğunu yazarlar.
“Ünlü Süvarilerin harp meydanlarında kahramanca döğüşen Türk Yiğitlerinin harman olduğu diyar, Bozok Yaylasının Kahraman evlatları var olun!..”
Devletine sadık birer kul olarak hizmet etmiş ve Padişahların her yıl İstanbul’dan Kâbe’ye gönderdikleri örtü ve hediyeleri götüren sürre alaylarına komutanlık yapacak ve devletin en üst kademelerinde görevler alarak Sadrazamlığa, padişahın Yaver-i Ekremliğine kadar yükselecek kadar güvenini kazanmış bu insanlardan bir kısmı Çapanoğlu Büyük Camiinin haziresinde bir kısmı da son görev yaptıkları yerlerde toprağa verilmiştir.”(Abdülkadir Çapanoğlu- Yozgat Gazetesi)
Yozgat İsyanı diye takdim edilen hadise isyandan öte devlete sadakat, ülkesine bağlılık hareketidir. İsyan edildi mi ettirildi mi? Bu olayın iç yüzü tarihin sayfalarında gizlidir. Yozgat Cezalı!”
İfadesi de yanlış ve sakat bir ifadedir. Çünkü TBMM kayıtlarında böyle bir ceza mevcut değildir!.. Bunu birileri temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp Yozgatlıların önüne sunuyor. Bu açık bir Yozgat düşmanlığıdır kabul etmiyoruz. Cezası var diyen buyursun belgesini çıkarıp takdim etsin! Yoksa: Yozgatlının gönlündeki yarayı kanatmaya devam etmesinler. Çünkü bu onurlu şehrin kahraman vefalı insanlarına yapılan en büyük saygısızlıktır.