Kraldan çok kralcı olmaya!

Ya da ‘Padişahım sen çok yaşa’ diyerek, makam sahiplerinin gözünü kör etmeye.

İşimize geliyor; yağlı-ballı sözlerle yönetici makamındaki Allah kullarının nefsini okşamak, onları en zayıf noktalarından kör etmek…

Kolayımıza geliyor; iş yapmak, üretmek, çarkları döndürmek varken, birilerini fişlemek, iş yapanı engellemek, üretenin tezgahını bozmak, çarkları kırmak ve daha önemlisi bunları o yönetici adına yapıyormuş görüntüsü vermek…

Kolay mı?

Bu şehrin kaderi, bu ülkenin yarınları, sahipsiz ve dahi her daim bir sahibinin olduğuna inanan insanların hakkını gasp etmek?

Tüm bunlar kolay olmasın derdi ile daha çok çalışıyoruz, çalışmalıyız da.

Bakıyorum adama, ticareti Ankara’da, İstanbul’da yapıyor ama vergisi Yozgat’ta.

Bakıyorum adama, kazancı gurbet diyarlarında ama hayrı Yozgat’ta.

Bakıyorum adama, bendeni, ailesi, yarınları Yozgat sınırlarının ötesinde ama kalbi, gönlü, ruhu doğduğu topraklarda.

Bir de bakıyorum adama (!); ne Yozgat kaygısı var, ne doğduğu topraklara dair bir hasleti var, ne Yozgatlılığını hatırlar olmuş!

Ama siyasette gelecek hesaplarını,

Ticarette yarınların beklentisini,

Son atımlık kurşununu Yozgat’a, insanların son umuduna bağlamış!

Ve yaşadığım şehri yönetenlerle halk arasına kraldan çok kralcılar girmiş!

O yüzden belki de çok fazla önyargılarla dolu bir yaşantımız var. O yüzden birbirimizi en net halimizle değil de daha fulü ve karanlık tanıyoruz.

* * *

Meslek hayatım boyunca doğruları olduğu gibi ilk ağızdan ulaştırmaya gayret ettim insanlığa.

Gayretimin yegane amaçlarından bir tanesi kraldan çok kralcılara prim yaptırmadan, bizi yönetenlerin bu şehrin şah damarı kadar insanlara yakın olmasını sağlamak oldu.

Köprü olmak gibi bir ifade şekli kullanmak isterdim ancak köprüler de bazı zamanlarda kralcılık hastalığına yakalanabilir.

Köprüler kuracakken köprüler yıkma gibi bir misyon üstlenebiliyor.

Kraldan çok kralcılar.

Aradaki nifak tohumlarının müsebbipleri…

Her tarafı olduğu gibi dinleyen, dinledikleri, gözlemledikleri, yaşananlar, yaşatılanlar ve algıların toplamından bir şekilde sonuç çıkaran bir gazetecilik gayreti bizimkisi.

İçine biraz vicdan kattığınızda ortaya en sağlıklı sonuç çıkıyor.

Görüyorum ki, ayrılıkların ve gayrılıkların müsebbibi aracılar olmuş, onların marifeti (!) ile gerçekleşmiş ön yargıların neden olduğu fakirlik.

Ve en zayıf yerden vurulmuş insanlığımız, nefsinden.

Nefis övülmeyi de sever, gafleti de sever, vesveseyi de sever farkında olmadan.

Zaman övgülerle körelen nefse küçük dağların hesabını yaptırmaya başladığında kraldan çok kralcılar gerçek kralın yerine geçer.

Sonuç?

Alın size sonuç; son 20 yılda enerjisinin büyük bölümünü kralcıkların kurduğu dünyada heba eden bir Yozgat!

Kraldan çok kralcılık yapanlar bu şehri makam sahiplerine yanlış ve yanlı, istedikleri profilde tanıtmasın, insanımın yarınlarına karanlık şerhler düşürmesin.

Onun için çalışıyor, gayret ediyor Yozgat’a hem saat kulesinden, hem Yerköy’den hem Akdağmadeni’nden hem Ankara’dan hem dünyadan bakmaya çalışıyoruz.

Olur da bir gün aynı kralcık olmaya kalkışırsak bilmeden lütfen en sert şekilde uyarın, olur mu?