Son 5 yılda dünyada neler oluyor kimsenin birşey bildiği yok aslında.
Kimine göre devletsiz bir dünya düzeni kurulmak isteniyor,
Kimine göre dünyayı yöneten güç sahipleri nüfusu azaltmak istiyor,
Kimine göre virüslerle insanlar kontrol altına alınmak isteniyor.
Senaryo bol, özellikle ekonomik dengesizliklerle birlikte gelişen olaylar karşısında da ciddi felaket senaryoları üretiliyor.
İnanılır gibi değil, bu gün Yozgat gibi bir Anadolu kentinde geçen yıl 300 bin lira olan lüks bir ev bu gün bir buçuk milyon civarında. Ve artış süratle devam ediyor.
Bir kiracı ile ev sahibi arasında yaşanan zam sohbetinden kısa bir kesit paylaşayım.
Ev sahibi yüzde 250 zam yapıyor, kiracı: Allah’tan kork o kadar zam mı olur, diyor!
Ev sahibi: Abi haklısın, seni de çok seviyorum olmaz ama, ne yapayım benim de gücüm sana yetiyor.
Ev sahibi kendi maliyetlerindeki artışı kiradan çıkarmaya çalışıyor doğal olarak ya da olmayarak.
Son dönemde de moda bir durum var, mobilya, elektronik eşya, beyaz eşya, tarımsal ürünler…
Aklınıza ne gelirse yaşanıyor bu durum,
Satıcı müşterisine,
- Abi/abla çok beğendiysen al, pahalı gelmesin yakında yüzde 20-30 zam gelecek. Sonra pişman olursun. Bugün al kazanan sen olursun. Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek diyoruz biz bu duruma.
İyi ama neden o kadar zam gelsin hiçbir şey artmazken zammın sebebi ne olabilir ki?
- Asgari ücret arttı haliyle ürünlere de zam gelmeye başladı, göreceksin gelecek, diyerek iddiasını kuvvetlendiriyor satıcı.
Efendim, aslına bakarsanız biz de aynı durumu kendi sektörümüzde yaşıyoruz.
Matbaa giderleri son 6 ay-bir yılda 3 kat artmış, rakamları yazsam inanamazsınız.
Fiyat artışlarının haklı gerekçeleri olduğu gibi külliyen insanın insanı kandırma ve kazıklamaktan öte bir gerçek çıkmıyor karşımıza.
Kazıklama sözü kaba durdu biliyorum ama gerçek.
Aslında kazananı yok bu işin, belki çok büyükler ve parası olanlara sadece kazanan tarafta, onlardan arta kalanlar da bir birini kandırıyor-kazıklıyor.
Şu sıra alışverişin tılsımlı sözü bu, açıkçası zam gelecek mi gelmeyecek mi sorusuna yanıt bulamıyorum. Lakin eğer bu bir taktikse ‘zam korkusundan’ kazanmanın yolunu bulmuş birileri.
Yok, gerçekten zam gelecekse yandı gülüm keten helva…
KÖY AHALİSİ VE EMEKLİ SİYASETTE KİME BAKIYOR?
Maaşların artması,
Hesapların kabarması,
Ya da tam tersi ekonomik sorunlar.
Hiç biri ama hiç biri onları ilgilendirmiyor.
Onların bir yolu, kriterleri, bakış açıları, değer yargıları asla ama kat’a değişmez değiştirmez.
Siyasi iktidarın fedaisi gibiler.
Kadınları da bu kapsama alabiliriz.
Evet, yaşadığımız dünyada insan gibi yaşam sürdürebilmek için para şart!
Ama parayla hüküm sahibi olmak da zor vesselam.
Özellikle Cumhur İttifakı kanadında AK Parti ve Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a karşı su götürmez bir bağ var.
Onların kalbi kırılsa, ekonomileri kötü olsa, kimi zaman siyasi eksende haksızlığa uğrasalar da tek alternatifli bakışın ta kendisi olarak çıkıyor mevcut siyasi irade.
Köyden, kentten insanlarla çok fazla sohbet ediyor, duygu dünyalarına dokunacak sorularla görüşlerini almaya çalışıyorum.
Meslek bazı durumlarda farklı görmeyi de öğretmiş, iki soruda vatandaşın gideceği yolu da kestirebiliyorsunuz.
Az önceki tespitler masa başından değil bizzat sahanın ta kendisinden derenlerden yansıyanlardır.
Saha tespitlerimizi bölge bölge ete kemiğe bürünmüş hali ile süreç içinde en objektif hali ile paylaşacağız.