Yaratılmış her varlık gibi insan da zamanlıdır. Hz .Adem (a.s.)’dan günümüze insanların dünyada kalış süreleri farklılıklar içermekle beraber, ahir zaman ümmeti yani ümmet-i Muhammed (s.a.v.)’in dünyada kalış süresi ise, küçük istisnalar hariç en üst sınırı bir asır gibidir.
Her ne kadar zaman, birimlere ayrılarak dakika, saat, gün, hafta, ay, yıl ve asır gibi değişik dilimlerle bölünse de hedef bellidir. Mesele zamanın insanın kullandıkça tükettiği en kıymetli sermayesi olduğu gerçeği ve bunun en iyi biçimde değerlendirilmesidir. Bu değerlendirmenin yerli yerinde yapılması için, Allah Teâla Kur'an-ı Kerim'de zaman ve zamanla ilgili pek çok şeye bunun için yemin etmiştir. Gün, gece, kuşluk vakti, sabah, asr, güneş, ay ve yıldızlar bunlardan bir kısmıdır. Dikkat buyrulacak olursa üzerine yemin edilenler; ya direk zamanı ifade eden şeyler ya da zamanı bölümleyip daha iyi değerlendirebilmemize aracılık eden varlıklardır. Allah Teâlâ bu yeminlerle âdetâ bizleri, zaman üzerinde tekrar tekrar durarak üzerinde düşünmeye ve zamanı en iyi şekilde idrak etmeye davet etmiştir. Zira zaman, kadın erkek eşit olmak üzere tüm insanlar için: Bebeklik ve çocukluk olur; masumiyeti ifade eder. Doğru değerlendirilmemişse gençlik, ve delikanlılık olur; hızlı ve sorumsuzca tüketilir kayıp olur. Orta yaş olur; çoluk -çocuk, dünyalık-geçim derdine daldırır nedamet olur. Nihayet yaşlılık olur; güçten kuvvetten düşürür kayıpları tamir imkanı vermez büyük bir pişmanlık olur.
Bu sebeple, zamanın akışındaki geçiş dönemleri ve zamanda saklanan bazı özel vakitler bizler için, kendimizi yenileme ve sürekli olarak hesaba çekip zinde kalmak için birer fırsat dilimleridir. Gündüzün aydınlığı kaybolup, gecenin karanlığı çöktüğü ve herkesin uykuya geçtiği vakitte, gündüzün kayıplarını tamir için sabaha kadar gece bir fırsattır. Haftanın kayıplarını tamir için Cuma günü bir fırsattır. Ayların kayıplarını tamir için Ramazan-ı Şerif ayı bir fırsattır. Gaflet içerisinde geçip giden ömrün telafisi için nasuh (samimi) bir tövbe akabinde değerlendirilecek Kadir geceleri birer fırsattır. Yapma imkanı varsa makbul bir hac hep birer fırsat ve imkandır. Aklı, idraki, tefekkürü ve tedebbürü olan insan için zaman, nesne haline dönüştüğü bir olgu değil aksine onun öznesi haline gelip, yönettiği en iyi şekilde değerlendirip fırsata dönüştürdüğü en büyük imkanıdır.
Nitekim insanın ömrü, onun en büyük sermayesi ve en kıymetli hazinesidir. İnsan ne kazanacaksa ömrünün içine sığdırdığı başta ibadetleri olmak üzere güzel ahlakı, iyi, güzel, doğru ve insanlara ve insanlığa faydası olan iyi amelleri ile kazanacaktır. Ömrümüz, külli zamanın küçük bir parçasıdır. Nihayetinde ömür, alınan her nefesle ve geçen her saatle harcanıp tükenmekte ve hesap vakti yaklaşmaktadır. Eğer bu nefesler insanın istediği gibi kullanacağı şekilde kendi kontrolünde olsaydı, insan onu dilediği gibi kullanır belki de zarara uğramazdı. Ancak akıp giden ömründen insanın bütün sermayesi, onu tüketme şeklinden elde edileceği kârına bağlıdır. Zira tüm insanlar için Yüce Rabbimiz teala: "İnsana çalışmasının karşılığından başka bir şey yoktur" (en-Necm, 53/19) buyurarak bu hususta temel bir ölçüye dikkat çekmiştir.