17 Ağustos 1999 yılında Marmara Gölcük depreminde 18.373 kişi hayatını kaybetmiş, 23.781 kişi yaralanmıştı. Peki o günden bugüne ne değişti. 17 Ağustos depreminden ders aldık mı? Deprem sonrası bölgede yaşayan insanlar ne durumda. Gereken yapıldı mı? Depremin ardın yapılan açıklamalarda vatandaşımızın yanındayız. Gereken neyse yapacağız denildi. Peki yapıldı mı?

17 Ağustos 1999 yılında Marmara Gölcük depreminde 18.373 kişi hayatını kaybetmiş, 23.781 kişi yaralanmıştı. Peki o günden bugüne ne değişti. 17 Ağustos depreminden ders aldık mı? Deprem sonrası bölgede yaşayan insanlar ne durumda. Gereken yapıldı mı? Depremin ardın yapılan açıklamalarda vatandaşımızın yanındayız. Gereken neyse yapacağız denildi. Peki yapıldı mı?

olay yerinde yaşananlara el uzatarak yardımlarına gidiyor canla başla çalışıyor. Günlerce zor koşullarda elinden ne geliyorsa ardına bırakmadan çalıştı. Yine Devlet’te ilk günlerde olayın yaşandığı o sıcak saatlerde tüm birimleri ve Bakan ile Vekilleriyle olay mahallinden uzun günler çalışmaları yakından takip ediyor zaman zaman basına demeçler vererek vatandaşımızın yanındayız her ne gerekiyorsa o en kısa zamanda yapılacak demeçleri veriyorlardı.

Vatandaş yine sorunuyla baş başa yaşam mücadelesi vermeye devam ediyor. Neden mi böyle düşünüyorum.

orman yangınları. En yakın zaman da ise asrın felaketi diye nitelendirdiğimiz 6-7 Şubat Kahramanmaraş depremleri ve daha başka diğer olaylar. Olayın gerçekleşmesinin ardından Halk Devlet hep birlikte şucu bucu demeden insan olmanın erdemiyle olay yerine gidiliyor ve ellerden gelen sonuna kadar yapılıyor. Peki bu yerli mi? Sonrası yok mu? Vatandaş, evsiz barksız kaldıysa, işsiz kaldıysa, psikolojik sosyolojik travma yaşıyorsa tüm bu sorunlara çözüm bulundu mu? Evet ilk olay yaşandığı ilk birkaç gün bir çalışma yürütülüyor. Her türlü desteğin verileceği yaraların sarılacağı söylemleri havalarda uçuşuyor.

Fakat enkaz kaldırılıp yaraların sarılması aşamasının başlangıcı yapılıyor ama gerisi bolca soru işaretleriyle dolu gelişmeler…

Deprem nedeniyle bölgeyi terk eden vatandaş zaten yaşadığı travmayı atlatmak yeni bir yaşam düzeni kurmak için bölgeden hızla kendi imkânlarıyla ayrılıyor ve bir daha dönmüyor. Dönen yok mu? Elbette var ama çok az sayıda gerçekleşiyor. Bunu ailelerin göçlerinden ve yaşadığı ekonomik sorunlarla boğuşmasından, gittiği yere uyum sorunundan, işsiz güçsüz kalmasıyla yaşadıkları psikolojik travma.
İşte vatandaş söz verilip yerine getirilmediğini görüp yaşadıkça, kendisini yönetenlere olan inancını yitiriyor ve ekonomik koşulları içerisinde kendi sorununa kendi çözüm bulmaya çalışıyor.


Oysa tüm vatandaşın anayasal hakkıdır, yaşadığı olaylar karşısında Devletinin kendi mal ve can güvenliğini korumasını istemesi ve yanında olmasını, kendisine el uzatılmasını. Hatta Devletin başında bulunan yöneticisini, yöneticilerini. Çünkü onların yanında olduğunu bilmesi bile psikolojisine olumlu etki yapacak yaşama ve direnme gücünü bulacaktır.

proje, söylem var ama hayata geçirilen somut adımlar yok maalesef. Olan Yitirilen canlara oluyor.


 
Umuyorum yaşanan olaylarda sade vatandaşın gösterdiği yardıma koşma duyarlılığı ve soyoekonomik destek ve yardımlaşma ruhunu Devletin bütün kurumları da gösterir. Gösteriyor elbet ama çok daha fazlasını yapmaları gerekiyor. Bu onların anayasal zorunluluklarıdır. Bunun farkında ve bilincinde olmaları gerekiyor ve gereğini yaptıklarını görmek istiyoruz. İşte Van depreminden sonra söz verilen 100 bin kontun hala bitirilip hak sahiplerine teslim edilememesi gibi.


Umuyor ve diliyorum ki, Kahramanmaraş depreminden etkilenen bölge ile ilgili verilen sözler yerine getirilir. Vatandaş verilen sözün yerine getirilmediği için Bir kırılma daha yaşamaz.

Türkiye’nin kaderimi ki, bence alışılmış ya da kabullenilmiş çaresizlik sendurumu değilse de, toplumsal hafızamız bize gösteriyor ki olaylar soğuduktan sonra hiç yaşanmamış gibi yaşananlardan ders almıyoruz, tüm ülke olarak. Bunun değişme zamanı geldi de geçiyor. Bu konuda iş vatandaşa düşüyor. Kendi talep edip, takibini yapacak. Bu noktada sadece seçim zamanı değil her durum ve ortamda yapmalı. Vatandaş olma bilinci işte o zaman oluşmuş demektir.