Günümüz gençleri dini ve ahlaki değerlerden uzak bir yaşam seçiyor. Din ve ahlak dışı bir yaşam tarzını seçmeye çalışıyorlar. Namus, şeref, haysiyet gibi insani değerleri önemsemiyorlar. Modanın arzu ve hevesinin peşinde koşuyorlar. Nemelazımcı, bencil, duyarsız ve ilgisiz insanların sayısı da çoğalıyor.
Dini ve ahlaki değerlerden uzak bir yaşantının sonucunda vicdanlar körleşiyor, sevgi saygı ve ahlak kavramı yok oluyor. merhamet, sadakat ve vefa gibi ahlaki kavramlar önemini kaybediyor.
Gençlerin bir bölümü tecavüzü normal karşılıyor, evlilik öncesi birlikteliği hoş görüyor... Evlilik dışı ilişkiler normal hale geldiği gibi eşcinsellik de fazlasıyla yaygınlaşıyor. Erkeğin erkekle evlenmesine Avrupa yasaları müsade ediyor.
Kuşkusuz bu durum, toplumların din ve ahlaktan uzaklaşmaların sonuçlarından sadece bir kaçı...
Ülkemizde de, Madde bağımlılığı, uyuşturucu, alkol ve kumarın oluşturduğu çöküntüden sonra şimdi de aileler dağılmaya; yuvalar yıkılmaya başladı. Fuhşa davetiye çıkaran dizi filmler televizyonlar da rağbet görür hale geldi. Manevi bir çöküntü oluşturan gençlerimizin başıboş yaşama isteği bizleri tedirgin etmeye başladı.
Bu tür kötü örnekler bütün gençleri olumsuz anlamda etkiliyor. Giyimleri kuşamları ve yaşantıları Türk ve Müslüman aile olmaktan uzaklaşır hale geldik. Kimileri kendilerine öğüt vermek istediğinde: “Hayat benim hayatım sen karışamazsın”’ demeye başladı. Hemen "çağdaşlık" martavalı okuyup, Avrupa'nın ahlaksız modasını savunarak: “O eskidendi” diye ahlaksız yaşantıyı savunmaya çalışıyorlar.
Burada sorgulanması gereken “Avrupa'nın ahlaksız yaşantısı nasıl moda oluyor?” düşüncesidir. Evet, Avrupa ahlaksız olmanın bedelini kendi nesillerini kaybederek ödüyor.
Ahlaksızlık sadece Avrupa'yı değil, geçmiş çağda yaşayan kavimleri de etkilemiş ve onlar cezasını önce kendi nesillerini kaybederek ödemiş, daha sonra da helak olmuşlardır.
Bu ahlaksız yaşam tarzı ülkemizde de gençlerimizi, ailelerimizi tehdit etmeye başladı. Küçük çocuklara kadar inen ırza tecavüz ve kız çocuğu ölümleri size bir şeyler anlatmıyor mu?
Ahlaksızlığın bir göstergesi olan bu sapkın yaşam, çıplaklığın ve fuhşun yaygınlaşması neden oluyor. Dün tepki gören, alay edilen ve hatta taşlanan sapkın ilişkiler bugün çok normal görülmeye başlanmışsa bizde de bir sorun var demektir. İşte asıl tehlikede burada başlıyor.
Bir yandan evliliğe karşı çıkılıyor, diğer yandan da eşcinsel ilişki meşru gösterilmek isteniyor.
İnsanlık artık yavaş yavaş ahlaki değerlere dayanan bir toplum olmaktan uzaklaşıyor. Ahlak aslında dini bir olgunluğun göstergesidir. Hayvani hayattan insani hayata yükseliştir.
Din ve ahlak birbirini tamamlayan iki önemli unsurdur. Ahlak da insanca yaşamanın sonucudur. Bizi ancak ebediyetin mutlu yolcusu yapacak olan İslam ahlakının esasını ararsak onu mutlak varlığa aşk ile yönelişte buluruz.
Toplumları çepeçevre saran bu ahlaki çöküntü, hiçbir ahlaki değeri olmayan, hiçbir şeyi ve hiç kimseyi umursamayan, sadece kendini düşünen bir toplumsal yapı oluşmasına neden oluyor. Dürüstlük, saygı, sevgi, dostluk, yardımseverlik, alçakgönüllülük gibi ahlaki kavramlar anlamını ve önemini yitiriyor.
Ahlaki çöküntüsünün temelinde yatan neden, insanların milli ve manevi değerlerini kaybetmeleridir. Manevi değerlerini kaybeden insanlar da dünyayı yaşayabilecekleri tek yer olarak görürler ve dünyada kendileri için çıkar sağlamaya, kendi istek ve heveslerini tatmin etmeye çalışırlar.
Manevi çöküntü içerisindeki ahlaki değerlerin yitirildiği bir toplumda sapkın cinsel ilişkilerin ve fuhşun kısacası her türlü ahlaksızlığın yaygınlaşması normaldir. Hızla yaygınlaşan ahlaksızlıkla mücadele etmek, din ve Ahlakı topluma hâkim kılmak insani ve vicdani bir görev gerektirir. Bu hepimiz için bir insani- milli- dini ve İslami görevdir. Yoksa mı?.. Yoksa hepimiz hesabını vermeyeceğimiz bu ahlaksızlık çöplüğünün içinde yok olup gideriz…