Garip’lik mahlası ile anlattı Anadolu insanını.
Garip’ti analar, gariplerle doluydu Anadolu. O da bir Anadolu çocuğuydu nihayetinde.
Abdal diye diyar diyar sürgün edilirken dahi insana olan sevdasından da vaz geçmemiş.
Garibin dünyada yüzü gülemez
Her zaman işleri zordur garibin
Hep sever de sevdiğini alamaz
Bülbül gibi işi zardır garibin
Yüzü gülmeyen gariplerin şehri Yozgat, Kırıkkale, Kırşehir. İnsanımızın duygu dünyasını elindeki muhteşem bağlama ile dağa, taşa çığıran bir halk aşığı.
Uzaklardan bir ses gelir kimi zaman, öyle bir yere dokunur ki neye uğradığınızı şaşarsınız.
Ne der o ses;
Açma zülüflerin yellere karşı
Senin zülfün benim telim değil mi
Bülbül figan (feryad) eder güllere karşı
O yar benim gülüm gülüm değil mi
İnsanımın gönlündeki o insan aşkını bağlamanın bal telinden vurur Bizin Neşet.
En çok da Zahide’si ağlatır Yozgat’ı, Kırşehir’i, Kırıkkale, Çorum, Sivas’ı…
Hezeli Dedeli Gönül Hezeli
Çiçekdağı Da Döktü m'ola Hazeli
Dolaştım Alemi Gurbet Gezeli
Bulamadım Zahidem'den Güzeli
Acı acı vururken bağlamının teline bir garip nağme daha yükselir dilinden.
Kirpiklerin oktur kaşın yay gibi
Gözlerin aklımı etti zay gibi
Cemalin güneşe benzer yüzün ay gibi
Değmesin zülüfler teller incitir
Kadınlar insandır biz de insanoğluyuz derken anaya, yâre, kardeşe duyulması gereken hürmeti de dile getirmiş bir insan evladı Neşet Ertaş.
Bir halk aşığı, ozandan öte bir insanlık seyyahı.
Sanatı ile insanlığı birleştirmeyi başarmış bizden biri. Onu dinlerken bu denli ruh bulan duygu dünyamız çağın çılgın müziğini kabullenemiyorsa sebebi budur işte.
Ağarsa saçların belin bükülse
Birer birer hep dişlerin dökülse
(canım dökülse)
Vücudun kurusa kanın çekilse
Yine şu gönlümün yarisin benim
Bülbülün gül için zar-ı misali
Kerem'in bağrının nar-ı misali
İnler garip gönlüm arı misali
Tadına doyulmaz balımsın benim
Vefatının 7’nci sene-i devriyesinde Bozkırın Tezenesi Neşet Ertaş’ı rahmetle anarken onun türkülerinden ruh dünyamıza yansıyanların bizi ne çok dinlendirdiğini, duygu dünyamızla konuşan nağmelerin sesini hatırlatmak istedim.
Ne diyelim son sözü yine Bozkır’ın tezenesi söylesin;
Hep sen mi ağladın hep sen mi yandın,
Bende gülemedim yalan dünyada
Sen beni gönlümce mutlumu sandın
Ömrümü boş yere çalan dünyada.
Ah yalan dünyada, yalan dünyada
Yalandan yüzüme gülen dünyada