Odgurmuş: Efendim, biliyorsunuz ülkede 15 Temmuz tarihinde darbe olmuştu, birçok kişi darbe teşebbüsüne pek inanmadılar ve biraz eğreti baktılar.

Ögdülmüş: Bir ülkede eğer asker sokağa inmişse, tanklar başkent sokaklarındaysa o zaman bir darbeden söz edebiliriz. Zaten bir ülkede darbe ya da darbe teşebbüsü varsa vardır, yoksa yoktur. İkisi arası bir durum olmaz. Eğer bir ülkede darbe teşebbüsü olmuşsa o darbe geldiğinde herkesi susturur. Kimse konuşamaz.

Hatta darbeler konusunu sulandırmak isteyen bazıları “Darbe dediğin emir komuta zinciri içinde olur”. Gibi görüşler ileri sürerler. Böyle bir kaide bence yok. 12 Eylül 1980 tarihinde yapılan askeri darbe emir komuta zinciri içerisinde olmuştu fakat 27 Mayıs 1960 tarihli askeri darbe ise emir komuta zinciri içerisinde olmamış, bir biriyle fikri bakımdan pek de mütecanis olmayan 38 subay askeri darbe yapmışlardı. 15 Temmuz’da yapılan darbe teşebbüsü de emir komuta zinciri içinde yapılan bir darbe teşebbüsü değildir. Ordunun birçok kademesini zaman içinde ele geçiren ve kendi adamlarının yukarılara tırmanmasını sağlayan bir gurup darbe teşebbüsü yapmıştır.

Herhangi bir darbe teşebbüsü, emir komuta zinciri içinde olan bir olay mıdır, yoksa emir komuta zinciri dışında meydana gelen bir olay mıdır? Bu konu darbe teşebbüsünün ardından çok kısa sürede anlaşılıverir. Bunun için şöyleydi, böyleydi demek sadece darbe teşebbüsünde bulunanların taraftarları tarafından teşebbüsü sulandırma gayretlerinden başka bir şey değildir. Gördüğüm kadarıyla 15 Temmuz kalkışma teşebbüsünde orta yerde ne emir vardı ne de zincir vardı.

Odgurmuş: Durum böyle olmasına rağmen, yapılan darbe teşebbüsü konusunda aklıselim sahibi insanlar bile birtakım fısıltı gazetesi yorumlarına itibar ediliyor diyebilir miyiz?

Ögdülmüş: Evet; dediğiniz gibi insanımız televizyonlarda yayınlananlar ve resmi açıklamalar yerine fısıltı gazeteleri ile yayılan aslı astarı olmayan esrarengiz şeylere daha çok itibar ediyorlar. Bu durum belki de biraz yönetime olan güvensizlikten kaynaklanıyor olabilir. Mesela diyorlar ki: “darbe dediğin darbe gibi olmalıdır, vurduğu yerde tozu dumana katmalı, ortalığı darma dağın hale getirmelidir. Yoksa 3-5 yerde yapılan ve mevzii kalan bir takım teşebbüslere maalesef ben pek darbe gözüyle bakamıyorum.” Aslında bu tarz bir yaklaşım darbenin başarısız olmasından sonra sanki darbeyi sulandırmak, önemsizleştirmek, değersizleştirmek amacıyla topluma enjekte edilen fikirler gibi geliyor.

Odgurmuş: Bazı insanlar yapılan tüm açıklamaların gerçek olmadığını, pek çok şeyin gizlendiğini, hatta küçülterek açıklandığını, olmadık şeyler ileri sürüldüğünü vs. ida ediyorlar.

Ögdülmüş: Evet maalesef öyle. Yukarıda da belirttim. İdareye güvenmeyen insanlar, idareden gelen tüm açıklamalara tereddütle yaklaşıyorlar ve yapılan açıklamaları çoğu kez de kabul etmiyorlar. Bu durum ülkemizde siyasetin geldiği noktayı göstermesi bakımında da ayrıca çok önem arzetmektedir. Yalnız 15 Temmuz Fetö darbe teşebbüsü değil, idarenin yaptığı her türlü açıklamalarda öyle davranılıyor. Bir gurup insan böyle yaparken diğer bir gurup insan da tam tersi bir tavırla dedikodu türü, fısıltı gazetesi türü haberlere hiç, itibar etmiyorlar. Bu durumda bir orta yol, bir uzlaşma yolu ne yazık ki şimdilik bulunamıyor.

Odgurmuş: Efendim, evet sizin zamanınızda da çeşitli darbeler oldu, pek çok darbeyi bizzat yaşadınız, Bu günkü darbe sizin zamanınızda yapılan darbelere benzemiyor sanırım.

Ögdülmüş: Ben hem birkaç darbe gördüm, hem de bu darbelerle ilgili kitaplar okudum. Mesela 12 Mart 1971 tarihinde kuvvet komutanları bir araya gelerek o zamanki mevcut Demirel Hükümetine bir muhtıra vermişler ve bazı şeylerin yapılmasını istemişlerdi. Ardından da sıkıyönetin ilan edildi ve sokaklarda anarşi çıkartan çeşitli sol gurupların üzerine gidildi ve büyük tutuklamalar olduğu gibi bazı yerlerde de sol guruplarla silahlı çatışmalar oldu. Bu hareket belki bir darbe veya darbe teşebbüsü değildi ama neticeleri itibariyle darbe neticeleri doğurmuştur. 12 Eylül 1980 askeri darbesi bir fırtına gibi ülkeyi ve “evren”i kasıp kavuran ve yüz binlerce insanı hapishanelere doldurmuşlardı. Bunun gibi darbelerin yanında bu günkü darbe teşebbüsünün esamesi bile okunmaz. Bu 15 Temmuz için ancak bir kalkışma diyebiliriz. Hatta sadece bir görüşe mensup yani fetö’cülerin organize ettikleri fakat tüm silahlı kuvvetleri etki altına alamadıkları için sadece bir kalkışma diyebiliriz. Bir de halkın direnişini ilave edersek, eski darbelerle pek benzerliği yok gibidir. Fakat bu Fetö’cülerin devletin kılcal damarlarına kadar nüfuz ettikleri dikkate alınırsa neticeleri itibariyle çok daha olumsuz sonuçlar doğurmuştur.

Odgurmuş: “Sizin zamanınızda darbe öyleydi”, “şimdiki zamanda ise böyle”, şeklinde bir tasnif yapma imkânı yok herhalde. Darbe yapmanın herhangi bir kaide ve kuralı mı var?

Ögdülmüş: Evet sizin de belirttiğniz gibi, darbe teşebbüslerinde, kurallardan ve kaidelerden söz etme imkânı yoktur. Çünkü bunun bir kitabı da yoktur. Darbe yapmaya teşebbüs edenler kendilerince bir takım planlar yaparak kafalarında düzenlemelere giderek kalkışmayı başlatıyorlar. Ve ona göre darbeyi gerçekleştirmeye çalışıyorlar.

Fakat her ne olursa olsun, darbeye teşebbüs edip müesses nizamı altüst etmek ne ülkeye yarıyor, ne de darbe teşebbüsünde bulunanlara. Çünkü her darbe teşebbüsü veya başarılmış bir darbe işleri kısa sürede düzeltiyor gibi görülse de uzun vadede ülkenin senelerce geri gittiği ve ve bu geri gitmenin telafisi içinde büyük zaman ve emek sarfına sebep olmaktadır. Çünkü bilinmelidir ki sokak ve ekonomi emirle ve hatta emir komuta zinciri içinde asla idare edilemiyor.

Bu yüzden demokratik kurallardan ayrılmadan, varsa eksikler ve aksayan yönler telafi ve tamir edilerek ülke hayatı devam etmelidir. Her darbe döneminde getirilen bir takım siyasi yasaklarla yetişmiş kadrolarında tavsiye edilmesi asla kabul edilecek bir durum değildir. Her zaman ve her durumda demokratik kurallardan ayrılmadan halkın iradesine de inanarak ve halkın iradesine ipotek koymadan yarınlara doğru yürümek lazımdır.