Hepimizin siniri bozuldu iyiden iyiye. Havalar bile iyi gitmiyor ne garip.
Dün güneşin beyaz haline şahitlik ettim. Tozu dumana katmış gök yüzünün ardında beyaz renge bürünmüş bir güneş. Toz duman olmaya görsün ortalık, dün balçık bu dün toz duman.
Küçük toz parçaları bir araya geldiğinde güneşi dahi beyaza bürüyor.
Anadolu topraklarında güneş beyaza çalıyordu. Ne kendine ne de dünyasına faydası olmayan bir güneş.
Güneş olmak yetmiyor demek ki, tek başına gözle dahi görülmeyen toz taneciklerinin gölgesinde kalabiliyor kızıllığı, ateşi…
Ekonomiler üzerinden gerçekleşen küresel savaşın içinde adeta nefes almaya çalışan bir ülke Türkiye.
Hayatımız giderek artan sayılar üzerinden ipotek altına alınıyor.
Umutlara pranga, hayallere karanlık bir tablo çiziyor yaşanan gelişmeler.
Allah’tan şükürcü bir milletiz, nelere sabretmedi ki buna sabretmesin bu millet.
Bu kez biraz farklı gibi, karakteri, yapısı, ruh dünyası misali hayata dair beklentileri de değişen bir ülke olduk istemeden de olsa. Beklentileri artık hayatta kalmak için değil de hayatın ekstralarına odaklanmış bir millet.
Hal böyle iken artan her dolar kuru, altın, yakıt vesaire canımızı ziyadesiyle yakıyor. Buna rağmen ekstralardan ödün veriyor muyuz, asla…
DOLAR MI?
Şimdi gelelim bir de görünmeyen, görmek istemediğimiz tarafa.
Uzaktan baktığınızda küresel bir krizin girdabındayız
Biraz daha uzaktan baktığımızda küresel bir ekonomik saldırı ile karşı karşıyayız.
Biraz daha uzağa geçtiğinizde iyi yönetilemeyen bir ekonominin getirdiği noktayız.
Bunların tamamının da altına imza atarım, eyvallah…
Sadece aracılar mı fırsatçı?
Gevur gevurluğunu pekala yapacak, yapıyorda!
Bir yanda faizle mücadele edilirken, umudunu dövize bağlayanlara ne demeli?
Eğri oturup doğru konuşalım,
Ey Hacı Amca, bankadaki paralar dövize döndü mü dönmedi mi?
Memur Ahmet, maaştan kalanı her ayın 15’inde dövizcide değişime uğratıyor musun uğratmıyor musun?
Ey İş İnsanı Beyefendi, fırsat bu fırsat deyip Türk Lirası erirken, dövizle paranı çoğalttın mı?
Peki ya gece yarısı gelecek zamla petrol istasyonunu kapatıp giden esnaf abi.
Biraz daha fazla kazanmanın sonsuz arzusu ile o bize ekonomik savaş açan dış güçlerden ne farkımız kaldı?
Peki ya, ekonomiyi yönetemediği için yerden yere vurduğumuz yöneticilere benzemedik mi?
Aşağıda biz küçük hesaplar, yukarıda büyükler büyük hesapların peşinde, vatan mefkuresinden uzak, beyhude ve anlamsız bir beklenti içinde.
Dolar mı ulan diye sorsam, çok mu ayıp etmiş olurum şimdi.
Dolar mı, bugün kazandıklarımızla kasamız.
Dolar mı, çocuklarımızın yarınları.
Bu vatanın bahtı kararırken hayat pencerenden dün beyazlara bürünen güneşin ışıkları dolar mı?
Fırsatçılık mı, ihanet mi, yoksa akıl tutulması mı?
Ulan senin de olsa sen de yaparsın diyenleri duyar gibi oldum.
Öyle parayı, öyle kazancı, vatan mevzu bahisken şahsi menfaat payesini Allah nasip etmesin.
Mevzubahis insanların cebi olunca canından da kıymetli oluyor beklentiler ve menfaatler.
Yine Allah’ın bizlere sunacağı ayrıcalıklara muhtacız.
Ha, sanmayalım ki o ayrıcalığın sebebi biziz, bir yerlerde bu vatanın manevi dünyasına duaları ile zenginlik katan öylesine değerler vaki!
Dolarları doldurmaktan onlar hatırlamaz olsak da vatan onların duası ile ayakta kalacak!
Umutsuz olma Türkiye’m…