Çamlık TV’de neredeyse her akşam, hatta günün farklı saatlerinde birkaç canlı programla karşınızda oluyoruz.

Büyük bölümü canlı olarak yayınlanan programlarımızda birbirinden değerli konukları ağırlıyor, büyük bölümü Yozgat olan önemli konuları milyonların yer aldığı sosyal medya platformunda konuşuyoruz.

Yozgat Çamlık TV, Yozgat’ın Dünyaya Açılan Kapısı sloganı ile yola çıktı. (https://www.youtube.com/yozgatcamliktv / https://www.facebook.com/yozgatcamlikcom/) Bu yolda da emin adımlarla ilerliyor.

Bu kısa hatırlatmanın ardından ölmeyen duygulardan bahsedelim isterseniz.

Önceki akşam Sağlık Şehri Programının konuğu Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı Sayın Dr. Öğretim Görevlisi Yunus Hacımusalar oldu.

Program yapımcısı Genel Cerrah Mesut Sipahi’nin sunuculuğunda gerçekleşen program oldukça ilgiyle takip edildi.

Programın bizi ilgilendiren taraflarından bir tanesi duygular…

Mesela Yozgatlılık duygusu.

Sayın Yunus Hacımusalar, Psikiyatrist.

Psikolojik dünyamızı en iyi tahlil edebilen uzman bir isim.

Genel anlamda yanan psikolojik problemlerin konuşulduğu programda ve öncesi özel sohbetimizde Yozgat’ta giderek ölen ve ölmeye de devam eden bir duygudan bahsettik.

“Mutluluk duygusu”.

Bozok Yaylası’nda,

Bozulmamış, organik ilişkilerin kurulduğu şehirde (Ki, organik olduğunu düşünüyoruz)

Böylesine bir Anadolu şehrinde,

Nasıl oluyor da insanlar gidererek mutluluk hormonunu kaybediyor.

Dünyamız nasıl oluyor da “umutsuzluk” üzerine bina ediliyor/ediyoruz!

“Olumsuzluk” nasıl oluyor da hayatımızın her alanında, hatta en güzel alanlarında en ön sırada yer alıyor.

Geçenlerde bir yerde dinlemiştim;

Çocuğunuz yüksek bir yere çıktığında “Oğlum/Kızım in oradan aşağıya düşersin” dahi demeyecekmişiz.

O anda melekler hep birlikte amin dermiş çocuk düşermiş.

O sözü, aman dikkat et yavrum düşmeyesin dediğinizde o amin hayırlı bir dua yerine geçiriyormuş.

Neden olumsuzluk üzerine kurguluyoruz her şeyi.

Üzüm üzüme bakarak kararır derler ya, zamanla Yozgat’a dışarıdan gelen yönetici de bizimle aynı olumsuz dünyanın içerisine giriyor.

Heyecan, aşk, idealler, kabiliyet bir anda kendi mutsuz ve umutsuz dünyanın içerisinde kayboluyor.

Mutluluk duygularını öldürüyoruz. Ve hayata dair, Yozgat’a, Yozgatlıya, hatta en yakınımızdaki aile bireylerine dahi bakarken olumsuzluk kavramı üzerinden değerlendiriyoruz.

Başarısızlık, olumsuzluk bir müddet sonra memnuniyet ölçümüz oluyor.

Bir insan başkasının mutsuzluğu ile mutlu olur mu?

İlginçtir oluyoruz!

İçimizdeki o pozitif duygular ölüyorsa Yozgat yaşar mı?

Maalesef Yozgat asıl kaybı burada yaşıyor.

Olumsuzluk söylemi, o iç karartan ses, sanki gök yüzünde dolaşıyor insandan insana bulaşıyor.

Ve zamanla çocukları dahi mutsuz bir Yozgat profili çıkıyor ortaya.

Bunun ekonomik nedenlerle bir alakası olduğunu düşünmüyorum, zira parayı bulup mutluluğu zirvede yaşayan kaç Yozgatlı var, sorusuna vereceğiniz yanıta göre değerlendirme yapın.

Aslında Yozgat’a kalp gözü ile bakabilsek, bir birimizi şükür sebebi olarak görebilsek, musalla taşının huzurunda el bağlayıp cenaze namazını kılarken değil de yaşarken kıymet bilebilsek mutluluk duygularımız daha da artacak gibi.

Ne derseniz?