Odgurmuş: Sizi bazen tanıyamıyorum. Çünkü son günlerde tuhaf şeyler yapıyor, birbiriyle pek alakasız davranışlar sergiliyorsunuz.
Monşer: Yine ne oldu, yine bir yanlışımız mı var.
Odgurmuş: Bir yanlış değil ki, sürekli yanlışlar yapıyorsunuz. Sürekli tutarsız davranıyorsunuz. Hatta hangi tutarsızlığınızı söyleyeyim.
Şimdi şöyle bir durum var.
Bir insan, her insan gibi her hangi bir fikre veya herhangi bir siyasi partiye mensup olabilir. O partinin bağlısı da olabilir.
Bu mensubiyet bir siyasi parti dışında dini bir gurup ya da fikri bir sivil toplum kuruluşuna da olabilir.
Yine bir insan ülkesi ile ilgili bir takım endişeler taşıyabilir ve gördüğü tehlikeleri de dile getirebilir. Bu durum normal karşılanır ve buna kimse bir şey diyemez. Fakat o kişi tabiidir ki bu savunduğu fikirler hakkında kitap okur, bilgi sahibi olmak için gayret sarf eder. O fikrin gazete-dergisini ve diğer yayınlarını yakından takip ederek fikirlerini olgunlaştırır.
Bütün bunlara karşın siz ne yapıyorsunuz; Kendi fikirlerinizle ilgili kitap gazete okumak yerine hep sol kaynakları takip ediyor ve onların yayınlarından besleniyorsunuz. Bu kaynaklara sosyal medya yalanları da dâhil.
Hatta ve hatta siz ne yapıyorsunuz? Sürekli rakip kaynaklardan besleniyor ve sürekli “rakipten hata bekleyerek”, “rakipten birilerinin dışlanmasını”, “kovulmasını, gözden düşmesini, fikir ayrılığına düşmesini” bekleyerek kendinize fikir oluşturuyorsunuz. Siz bu şekilde kendi düşünceleriniz doğrultusunda fikir oluşturmak yerine “birinin peşine takılıp gitmek” gibi bir duruma düşmüş bulunuyorsunuz.
Tutarlı bir insan, milletini sevdiğini iddia eden bir insan ancak kendi fikirlerini savunur. Ama ne oluyorsa, neden oluyorsa, karşısında olduğunuz siyasilere veya görüş sahiplerine yeterli fikirleriniz yokmuş gibi, Karşısında olduğunuz siyasi güçlere her halde fikren fazla bir şey yapamıyor ve fikirleriniz yetersiz mi kalıyor da bu şekilde davranıyorsunuz.
Monşer: Nasıl davranıyor muşum. Ne var bunda istediğim kaynaktan faydalanırım, İstediğim yalana inanırım sizi neden bu kadar ilgilendiriyor. Ayrıca o sizin beğenmeyip eleştirdiğiniz kaynaklar çok detaylı ve geniş bilgiler veriyor. Bu bilgiler de günlük hayatımda bana hem çok faydalı oluyor hem de çok kullanıyorum. Bütün bunlardan size ne, yine ne demek istiyorsunuz?
Odgurmuş: Size bakıyorum da, Karşısında olduklarınız arasından “kim gözden düşmüşse”, “kim görevden alınmışsa”, “kim görevden ayrılmışsa”, “kim kovulmuşsa veya kim yeniden aday yapılmamışsa” siz “denize düşen yılana sarılır” misali hemen ona sarılıyorsunuz ve onun fikirleri en geçerli fikir, en iyi eleştiri diyerek alıyor ve kullanıyorsunuz. Neden böyle davranıyorsunuz bir türlü anlamıyorum. Siz eskici dükkânı sahibi misiniz? Onun bunun eskisine rağbet ediyor “mal bulmuş mağribi” gibi hareket ediyorsunuz.
Karşısında olduğunuz o kişi görevdeyken veya bir makamdayken hiçbir icraatını desteklemez, hiçbir görüşüne katılmazken şimdi ona görevdeyken edilmeyen iltifat ve takdir duygularınızı belirtiyorsunuz. Bu yaman bir çelişki değil mi?
Monşer: Fakat bu ayrılanlar da, konuştukları veya eleştirdikleri zaman tam da bizim düşündüğümüz gibi konuşuyorlar. Hatta benim söyleyemediklerimi ve aklıma gelmeyenleri dahi söylüyorlar ve bize hem propaganda malzemesi veriyorlar hem de hislerimize tercüman oluyorlar.
Odgurmuş: Görüyorum ki karşı tarafta gözden düşenleri takip etmekten dolayı çok mutlusunuz. Yalnız bu demektir ki; Sizin hiçbir birikiminiz yok demektir. Siz kendi kendinize düşünemiyor, biraz kitap karıştırmıyor, biraz tarih okumuyorsunuz demektir. Siz geçmişte Osman Turan, Erol Güngör, Galip Erdem, Dündar Taşer, Mümtaz Turhan, Peyami Safa, Osman Yüksel Serdengeçti, Cemil Meriç, Necip Fazıl, Nihal Atsız gibi yazar ve düşünürleri okuyup takip etmediniz mi. Onların görüşlerini edinmediniz mi?
Monşer: Bu dediğin yazarların bazılarını duymuştum. Ama pek okudum diyemem.
Odgurmuş: Siz o zaman hep onun bunun fikirleri ile hareket ediyor ve onun bunun fikirleri ile kendinize yol çiziyorsunuz. Bundan dolayı da siz; bir ahlaki konu olduğunda bunu kendiniz yerine rakiplerinizde arıyorsunuz.
Siz bu yüzden mi namus konusunu kendinizde değil, rakiplerinizde arıyorsunuz.
Siz bu yüzden mi, saygıyı kendi içinizde değil, rakiplerinizde arıyorsunuz.
Siz bu yüzen mi suçu ve suçluyu kendinizde değil, hep rakiplerinizde arıyorsunuz?
Siz dini ve dini yaşantıyı kendinizde değil, şu yanlışı yaptı, şunları dediler diye kendi dışınızda ve rakiplerinizde arıyorsunuz.
Yani kısaca siz kendi yapamadıklarınızı rakipten yapmasını bekliyor, kendinizde olmayanı, rakiplerinizde arıyorsunuz.
Tabii haklısınız, sakıtları takip ettikçe ve gözden düşenlerin penceresine kendinizi yerleştirince, dolayısı ile milletle de ters düşüyor, öngörülerinizde de hep isabetsiz seyler ortaya koyuyorsunuz.
(1)- “Odgurmuş”: Kadim kitabımız Kutatgu Bilig’de “Kanaat-Akıbet” manasına gelen şahsiyet.
(2)- “Monşer”: “Batı özentisi içinde olan”, “cehaletinden rahatsız olmayan”, biraz sağcı, biraz solcu, biraz ülkücü, biraz liberal, biraz Kemalist, biraz laik ve her halükarda halkını geri-sürü gören hayali bir şahsiyet