Avrupalı Türklerin temsilcisi İstanbul Milletvekili Zafer Sarıkaya gazeteci Altaylı’ya sert tepki gösterdi.


Almanya’da yetişen gençlerimizden olan  Ak Parti İstanbul milletvekili Zafer Sarıkaya, yazarımız Doğan Tufan’a gönderdiği mesajında;“Bu nezaketten nasibini almamış üslup ve söylem bir yana; popülist söylemlerle “ötekileştirme”’nin kapısını aralamaya çalışan bu anlayışın, Türk Diasporası ve dünyadaki diaspora kültüründen bihaber olduğu aşikârdır”dedi.


Altaylı Çizmeyi Aşmıştır


İşsiz kalan Fatih Altaylı gündemde kalmak için 15 Temmuz milli birlik günü bayramlarının kutlanıldığı bu günlerde Feto vari kinini gurbetçilere kustu. Avrupa’ya Türklerin göçünün yarım asırı geride bıraktığı  birasıra doğru yol aldığımız Avrupada bu gün Türklerin beşinci nesil gençliği yetişiyor. Avrupa’da Türk örf ve an annelerimiz unutulmasın Lisanımız konuşulsun diye Avrupa’da Anadolu’yu yaşıyoruz. Kültürel etkinliğimizi  her hafta fahri fedakar gurbetçi Türkler derneklerinde şenlikler içerisinde geçiriyor kutluyor. Türkiye’mizde her gurbetçimizin baba evi iş yeri, hatta fabrikası olan gurbetçi Türkler var. Vergisini öder, yardımını yapar. Bunları bildiğini tahminettiğim Altaylı Müslüman Türklere “Lan”diyerek hakaret etmesini nefretle kınıyorum.


Gazeteci Yilmaz Kuzucu da tepkisini dile getirdi. Kuzucu şöyle konuştu;
“F. Altaylının
Malum garip “gurbetçi vergisi” ifadeleri gibilerine eskiden,
(işe yaramayan aşırı bilginin kibriyle) her yemeğe maydonoz olup burnunu sokanlara “çizmeyi aşmak” tabiri kullanılırdı.


Elbette kuyruk acısından dolayı haddini aşmış neslinin son örneklerinden; “tipik” bir “beyaz türk” konuşması.


Dinozor kemiklerini dahi araştıran bu sözde gazeteci “bilirkişi” evrensel hukuk ve “gurbetçinin sosyolojisi”nden bii habermiş maalesef.


Bir gurbetçi yazısında belirttiğim gibi:


“…Her iki taraftan dışlanmaya rağmen, 
her şey kendisinden umulan-beklenen o fedakar gurbetçim, Garibim!


O, yinede en kötü ve zor zamanlarda ana vatanın, akrabanın imdadına yetişir; döviz yollar.


Yaşamadığı memlekete, askerlik bedeli öder, köyünde kasabasında içinde oturamayacağı evler yaptırır.


Her türlü kadir bilmezliği dahi unutarak, tekrar tekrar kath eder onca tehlikeli yolu.
Bir güler yüz, bir sıcak kucak, biraz sevgi ve muhabbet için.


Ana kucağı gibi anavatanda arar,
“babavatan” daki eksik ilgi ve sıcaklığı…
Gurbetteki yarım asrı aşkın çileli hayattan sonra, bir çifte vatandaşlığı ve bir reyi dahi ona çok görenlere ne denir? Siz söyleyin!”