İnsanoğlu diğer canlılara göre farklı yetenekler ve üstün meziyetlere sahip olarak yaratılmıştır. Bunlar akıl yürütme, fikir üret­me, seçim yapabilme, konuşma- yazma, muhakeme ve muka­yese yapabilme yetenekler şeklinde kısaca sıralayabiliriz. Kur'an'daki; "And olsun biz in­sanı en güzel biçimde yarat­tık" (Tin, 4) ifadesi de bu hususa vurgu yapar. Bu sebepledir ki Yüce Allah insanı, yaptığı her türlü iş ve eylemlerinden so­rumlu tutup hesaba çekeceği uyarısını yapmıştır. "Yaptıklarınızdan mutlaka sorumlu tutulacaksınız" ( Nahl, 93) buyu­rarak her şeyin bir hesap zamanının olduğunu ifade ederek dikkate davet etmiştir.

Çalışmak, çalışıp kazanmak, yürümek, koşmak, uğraşmak gibi anlamlara gelen "sa'y" kelimesi Kur'an-ı Kerim'de otuz ayrı yerde geçmektedir. Bunlardan bir kısmı doğrudan çalışmak ve insanın ancak kendi ça­lışmasının karşılığını göreceği, (Necm, 39-40.) Allah'ın her kulu­na kabiliyet ve çalışmasına göre bir takım nimet ve imkanlar vereceği, başkalarının ellerindekine göz di­kerek onların hasretini çekerek ömür geçirmek yeri­ne, elleriyle kazandıklarının değerini bilmeleri (Nisa, 32.), ahiret hayatı için çalışırken dünyadan da nasibin unu­tulmaması (Kasas, 77.) çalışmanın daima İslam Dini'nin iste­diği meşru yolda olması gerektiği (Bakara,114.) gibi hususlardır.

İslam, başarının sırrını çalış­mak olarak açıklar. Başarı­yı yakalamak için de yukarıda sayılan meziyet ve yeteneklerin atıl olarak bırakılmayıp, ha­rekete geçirilmesini ister. Nite­kim Kur' an; "Bilsin ki insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur" (Necm, 39) ihtarında bulu­nur.

Çünkü insanın yaratılış amacı sade­ce dünyasını mamur etmek değildir. Hem dünyadaki asıl ihtiyaçlarını en mükemmel şekliyle karşılayacak hem de ahirete ait nimetlerin elde edilmesi için son derece gayret gösterecektir. Bu, İslam'ın dünyada huzur ahi­rette ebedi saadet düstürudur. "Ey Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver" (Bakara, 201) ayetiyle verilen mesaj da budur.( Diyanet Derg.71/39)

Kur'an ekonomik hayatın temelin­de, insanlar arasındaki ekonomik fark­lılığın bulunduğunu haber verir. "Dün­ya hayatında onların geçimliklerini aralarında biz paylaştırdık. Birbirle­rine iş gördürmeleri için, birini ötekine de­recelerle üstün kıldık" (Zuhruf, 32.) Zira eko­nomik farklılaşma sosyal hayatın devamı­nı sağlayan ekonomik faaliyetlerin esasını oluşturur. Herkesin eşit ekono­mik imkanlara sahip olduğu bir dünya; iş ha­yatı başta olmak üzere hayatın durduğu bir dünya anlamına gelecektir. Bunu temin içinde çalışmak ve karşılıklı etkileşim halinde olmak kaçınılmazdır. Bu sebeple İslam çalışmayı emretmiş, boş ve atıl kalması ise kınamıştır. Çalışmayı emreden dinimiz insanı hırsları, kaprisleri, bencilliği ile baş başa bırakmamış, onun bu olumsuzluklarını törpüleye­cek kuralları da koymuştur. Bu kuralları helal kazanç formülü ile ifade etmek mümkündür. Helal kazanç için birinci şart, emeğin meşru biçimde harcanmasıdır. Dinin yasakladığı iş alanlarında rızık aranmamasıdır. Miras ve hibe gibi istisnai durumlar dışında, emeğe dayanmayan mülkiyet alanları Müslüman için uygun görülmemiş ve faiz, kumar, hırsızlık, gasp ve benzeri garı meşru ve alın terine dayanmayan yollarla mal edinme yasak­lanmıştır. Ayrıca kullanımı yasak olan malların üreti­minde çalışmak ta haram kılınmıştır. İslam'ın yasakladığı şeyleri yapmak meşru olmadığı gibi, za­ruret bulunmadıkça yasaklanmış işlerin yapıldığı ortamlarda çalışmak ta meşru görülmemiştir. Geçimini temin için başka bir iş bulamaması sebebiyle böyle bir iş yerinde çalışmak zo­runda kalanlara daima meşru bir iş ve helal kazanç arayışı içinde olmaları tavsiye edilmiştir

Allah'ın bize yüklemiş olduğu her türlü dünya ve ahiret işinin, O'nun emri olduğu için yine O'nun rızasına uygun olarak yapılmasının daima nafile birer ibadet olarak kabul gördüğü de bilinen bir gerçektir.

Diğer taraftan Yüce dinimiz, başkalarının hak ve hukuklarını göze­terek ve haramlardan da sakınmak kaydı ile her türlü geliri de meşru kazanç saymıştır. Bu, ister emek sarf edilerek bizzat çalış­mak suretiyle kazanılmış olsun, ya da miras hibe v.s. gibi hukuki bir yol ile elde edilmiş olsun. Önemli olan husus, gelirin meşru sayılan yollardan elde edilmiş ol­masıdır. Yeter ki içinde alın teri, el emeği, göz nuru olsun. Ancak böyle bir kazançla huzur elde edilir. Allah'ın rızasına uygun olan davranış da budur ki, Peygamber (S.A.S.): "Muhakkak sizden birinizin sırtında odun toplaması, her­hangi bir kimseden dilenme­sinden hayırlıdır; o kimse ister versin, ister vermesin." (Riyazü's-Salihin Trc. 1/568.) buyurmuştur. Çünki dinimiz helal yolda çalışmayı da bir nevi ibadet olarak değerlendirmiştir. Nitekim Peygamber (S.A.S.)'in de hazır bulunduğu bir yerde güçlü-kuvvetli birinin geçtiği gö­rülür. Bunu gören Ashab: "Ya Rasülellah! Keşke bu adam Al­lah yolunda çalışsa" derler. Peygamber (S.A.S.)'de: "Eğer bu adam, küçük çocuk­larının rızkını kazanmak için çıkmışsa Allah yolundadır, ihti­yar anne-babasının ihtiyaçlarını karşılamak için çıkmışsa yine Allah yolundadır, kendi ekme­ğini kazanmak için çıkmışsa yi­ne Allah yolundadır. Şayet gös­teriş için, böbürlenmek için çık­mışsa, işte o zaman şeytan yo­lundadır." (Et- Teriğib ve't- Terhib 2/524.) cevabını vermiştir. Bu hususta İmam Buhari'nin Hz. Enes (RA)'den naklettiği rivayet de olduk­ça çarpıcıdır: Enes b. Malik (RA) diyor ki; "Kimilerinin oruçlu, kimilerinin de oruçsuz oldukları bir günde yapılan yolculukta Rasülullah (s.a.v.) ile beraber idik. Çoğumuz bez örtülerden yapmış olduğu­muz gölgelikte gölgelenmekte idi. Oruçlu olanlar hiçbir işe karışmıyorlardı. Oruç tut­mayanlar ise develeri çevirip otlatıyorlar ve çeşitli hizmetle­ri yürütüyorlardı. Peygamber (S.A.S.): "Bu günün sevabını oruçlu olmayanlar alıp götür­dü." (Buhari, Fezaili’l- Cihad, I/ 35.) buyurdular. Bu rivayetlerde de görüldüğü üzere bireysel ve toplumsal faali­yetler aynı zamanda bir ibadet olarak değerlendirilmektedir.

Bu çerçeve de Hz. Peygamber her fırsatta çalışma ve kazanmayı teşvik etmiştir: "Doğru ve kendine güvenilir tüccar, yarın kıya­met günü peygamberler, sıddikler ve şehitlerle haş­ronulacaktır." (Tirmizi, Sünen, nr. 1209.)

"Helal kazanç temin etmek için çalışmak cihat­tır." (1212- Kudai, Müsnedü'ş-Şihab, I,83 nr. 56.)

"Dünya işlerinizi ıslah edip yoluna koyunuz, ahi­retinizi de ihmal etmeyip onun için çalışınız," (İbn Mace, nr. 2142)

Hz. Peygamber bu hadisleri ile de dünya-ahiret dengesinin kurulmasını tavsiye etmiş, durmadan çalışmaya, kazanmaya ilerlemeye teşvik etmekle kalmamış aynı zamanda helal kazanç elde etmek için çalışmayı her Müslüman için zorunluluk olarak görmüştür.