“İnsanların bizzat işledikleri günahlar yüzünden karada ve denizde bu düzensizlik meydana geldi. Bunun sonucu olarak Allah, o insanların yaptıklarının cezasının bir kısmını dünyada onlara tattıracak. Umulur ki bundan dönerler.” (Rum Suresi/41)

Korona salgını tüm dünyada etkisini sürdürür iken korona salgını sonrasında dünyanın yeni bir düzen alacağına dair çok sayıda fikir ortaya atılıp tartışılmakta. Dünyanın korona salgını sonrasında değişeceğini öne sürenleri temel olarak ikiye ayırdığımızda iyimserler ve kötümserler olmak üzere iki ayrı grubun ortaya çıktığını görmekteyiz. İyimserlere göre korona sonrasında küresel kapitalist sistem dönüşecek ve hatta yıkılıp sömürünün olmadığı yeni ve eşitlikçi bir dünya düzeni kurulacak. Kötümserlere göre ise gelecek hepimiz için çok daha karanlık zira kötümserlere göre küresel kapitalist sistem çözülecek fakat onun yerini giderek tüm ülkelere hakim olacak olan otoriter ve hatta totaliter rejimler alacak. Elbette böyle bir dünya da bırakın eşitliği ve demokrasiyi baskı ve zorbalık her türlü yapıya hakim olacak.

Küreselleşmiş bir dünyada yaşadığımızı unutmadan var olan küresel dünya sisteminin daha iyi bir dünya düzenine dönüşmesine dönük mücadelenin sürmesi her zamankinden çok daha mühim. İnsanoğlu binlerce yıldır yeryüzünün tüm doğal kaynaklarını daha fazlasına sahip olmak adına tüketti durdu. Suları kirletti, gölleri kuruttu ve ormanları yok etti. insan türü kendisini dünyanın bir parçası olarak görmek yerine kendisini dünyanın sahibi olarak gördü. İnsanın doğa ve başka canlılar karşısında sahip olduğu bu kibirli hal 21.yüzyıl insanın korona karşısında ortaya çıkan acizliğini kapatmaya yetmediği gibi doğal düzen insanın kendi eliyle yaptığı kötülüklerinin bedelini insanoğluna tattırmaya devam ediyor. Korona salgını sadece insana doğa ile kurduğu ilişkinin ne drece sağlıksız ve yok edici olduğu göstermek dışında var olan küresel sistemin ne drece eşitsiz olduğunu da bir kez daha gösterdi. Bugün dünyanın en büyük ekonomisi kabul edilen Amerika’da salgın sebebiyle hayatını kaybedenlerin yüzde 40’nı siyahi Amerikalılar oluşturuyor. Bu da gösteriyor ki sosyal ve ekonomik düzende var olan eşitsizlikler salgın sonrası ortaya çıkan ölümlerde dahi kendini gösteriyor. Dünyanın en zengin yüzde 1’nin 3.5 milyar insanın servetine eş değer bir zenginliğe sahip olduğu dünyamızda korona sonrasında milyonlarca yeni işsiz ve yoksulun ortaya çıkacağını göz önüne aldığımızda var olan küresel ekonomik düzenin çok daha eşitlikçi bir yapıya sahip olamadan var olabilmesi mümkün gözükmüyor. Daha eşitlikçi, sosyal adaleti gözeten güçlü sosyal devletlerin yeniden tartışılacağı korona sonrası dönemde milyarca aç ve yoksul insanın taleplerinin karşılanmaması dünya çapında büyük sosyal patlamalara sebep olacak ve bunun sonucunda rejimler alt üst olacaktır. Bu noktada gerçekçi bir bakış açısıyla korona sonrası dünya sisteminin bir anda daha eşitlikçi ve özgür bir dünya olamayacağı gerçeğini kabul ederek doğa- insan ilişkisini yeniden tanımlayan yeşil bir ekonomik düzene geçmek adına mücadeleye devam etmeliyiz.Küresel kapitalist ekonomik düzenin ortaya çıkardığı gelir adaletsizliği karşısında bugün başta ispanya olmak üzere bir çok batılı ülkede tartışılan ve önümüzdeki süreçte bir çok ülkede yürürlüğe gireceği kesin olan vatandaşlık temel gelir sisteminin ülkemizde de var olan bir sisteme dönüştürmek durumundayız. Vatandaşlık temelinde temel bir gelir sistemine geçilmesi küresel çapta var olan sosyal ve ekonomik eşitsizliklerin en aza inmesine yol açacaktır. Özetle eşitlikçi ve insani bir yeni dünya düzeni kurmak elbette mümkün bunun temel iki yolu çevreci bir ekonomik düzenle birlikte sosyal devleti önceleyen vatandaşlık temel gelirini esas alan sosyal politikalar ortaya koymaktan geçiyor. İnsanlık yeşil bir ekonomik düzen ve vatandaşlık temel geliri ilkesini küresel çapta ne kadar erken hayata geçirebilirse insanlık medeniyeti adına o derece ümit var olabiliriz.