Sanatı meşgale edinen kişiler, biraz hassas, çabuk alınıp, biranda kırılabilen, duygusal yönü ağır basan, tabiri caizse nev-i şahsına münhasır bir kişiliğe bürünmüş şahsiyetlerdir.
Gelgelelim iletişim konusuna, özbenliği gelişmemiş hele ki oturduğu koltukta hiç bir vasfı olmayan, danışacağın konu hakkında terminoloji bilmeyen insanlarla muhatap olunacaksa o sohbetin adına sadece lafügüzaf diyoruz, bu kadar irticai bir hal ve durumda mürteci beyinlerin kendini eşrefi mahlukat addettiği bugünde, bir sanatçı nasıl yaşamalı, lafügüzaf dan nasıl kaçınmalıdır?
Sorunun cevabı çok kalp kırar, sessiz kalıp susmak ilk tercihimdir.
Yüceler yücesi Mustafa Kemal’in muhteşem bir sözü var;
“Gözlerimizi kapatıp mücerret yaşadığımızı farz edemeyiz.” yüceler yücesi diyorum çünkü bu kadar çul çürüteni gördükçe hasta yatağında bile ilim ve fen için uğraş veren bir lidere addedilen en güzel sözün yüceler yücesidir olduğu kanaatindeyim.
Birazda işin psikolojik kısmına girelim insanda yetersizlik hissiyatı doğunca ortaya ortaya çıkan sorun nevrotik olur, ama süreklilik arz ediyorsa kişiyi psikotik yapar; yani yetersiz hissettiğiniz bir sınavda kaygı duyabilir, anksiyete yaşayabilirsiniz, ama sürekli aynı sınava aynı kaygı ile girerseniz ve bu yaşamınızın bir parçası olursa sizi yavaş yavaş paranoyaya sürükler şüpheci, yalancı bir şahsiyete dönüştürür ve ilerisi için merak edenler araştırsın çoklu kişilik bozukluğu, borderline yada bipolar kişilik sorununa sürükleyebilir; lakin psikotik sorunları anlamak idrak etmek oldukça zordur çünkü kişi asla bunun farkında değildir ve kabullenmek istemez. Bu nedenle işiniz ruhunuzun katili olabilir.
Bu durumda sizi kurtaracak tek şey Liyakat olacaktır.