Çarşamba'yı sel aldı
Bir yar sevdim el aldı
Keşke sevmez olaydım
Elim koynumda kaldı

 

Bu türküyü ne zaman dinlesem rahmetli babam aklıma gelir. Aslında babamın hiç türkü falan söylediğini hatırlamam, sadece neşeli olduğu zaman bu türküyü biraz mırıldandığını hayal meyal hatırlıyorum. Sesi hala kulaklarımda çınlar "Elim Koynumda Kaldı..." Bu türkü ile ayrı bir his seline kapılırım.

Babam için bu türkünün kıymetini hiçbir zaman bilemedik       bizler tabi ama rahmetli için bir önemi olduğu belliydi.

Babalar, hayatta iken değerini bilemediğimiz tek varlıklar. Küçüklüğümüzde en harikulade kişidir babalarımız, ama ne hikmet ise bizler büyüdükçe babalarımıza gerçek değerini vermemeye başlarız. Ta ki, O bu dünyadan göçene kadar. Oysa o hayatta iken bizim en büyük istişare kaynağımızdır, çaktırmadan da olsa ona sorarız her şeyimizi. Başta kabul etmemiş gibide davranırız, ama sonunda onun dediğine geliriz. Ve öldükten sonra da hayatımızda ne kadar büyük yer ettiğini anlarız ama işte, iş işten geçmiştir artık...

Öğrencilik yıllarımı hatırlıyorum. Babam, zaman zaman ilçede beni ziyarete gelirdi.  Sığıntı gibi yaşadığım amcam ve dayımın evinde ki halimden hiç hoşnut değildi. Her vedalaşmamızda o koca dağ gibi adamın ağlamasına dayanamazdım. Ki, Şehit oğlunun na’şı başında bile ağlamamış vakur duruşu ile takdir toplamıştı.  Derdim ki hadi biz çocuğuz da o koca adama ne oluyor.  "Baba ayıp oluyor ama ağlama" diyemezdim o da sadece gözyaşlarını silerdi belli etmeden.

Sanki ben ağlama dediğim zaman o ağlamasını kesecekti.

Zaman geldi okulu bırakma kararımı babama söylediğimde yüzünde bir tebessüm belirmişti. Tamam, oğlum” dedi ben kızar bağırır çağırır diye beklerken o sadece “tamam oğlum böylesi daha hayırlı” demişti.

 Onu kaybettiğimde öyle bir yalnızlık yaşadım ki, Çünkü "O adam benim babam"...

Dünyada tek varlıktır ki, onlar çocuklarının kendisini her şeyde geçmesini isterler. Karşılıksız severler çocuklarını. Çocuklarının sıkıldığını bile bile bütün arkadaşlarına kendi çocuklarını tanıştırmak isterler. Çünkü onun bir parçasıdır, canıdır...

Tabi ki çocuklarının ilk doğum anını hatırlarlar, anne belki maddi acı çekiyordur ama babaların çektiği manevi acı daha bir bambaşkadır. Ve ilk kendisinden can olan o güzel varlığı kucaklarına aldıklarında sanki bebeği ile bir anlaşma yaparlar. Derler ki iyi ve kötü günde birlikteyiz yavrum. Seni asla bırakmayacağım, ben yemeyeceğim, sana yedireceğim, ben giymeyeceğim, sana giydireceğim ve çocuğu sadık kalmasa da babalar sözlerine hep sadık kalmıştır.

Şimdi diyorum keşke babam yaşasaydı da ona layık bir evlat olmak için çırpındığımı görseydi. Ne kadar sevinir kadar gururu duyardı kim bilir.

Ben babamı özledim, ruhun şad olsun babacığım...

Sekiz köşeli şapkalı fotoğrafı ile evimin başköşesinden bana bakıyor. Ben ölene kadar da bakacak. 

Yazısından alıntı yaptığım kıymetli hocam Prof. Dr. Hamdi Temel beye teşekkür eder en derin sevgi ve saygılarımı sunarım.