Aslında evimizin çok küçük olmadığını, yâda çok soğuk olmadığını, yattığımız yatağın, üstümüzdeki yorganın markasının çokta önemli olmadığını, yâda yediğimiz yemeğin tuzunun salçasının etinin sebzesinin az yâda çok olmasının çok önemli olmadığını, yemeğimizi beş on dakika gecikmesinin önemsizliğini, ballandıra ballandıra anlattığınız telefonunuzun, arabanızın markasının, yazlığınızın, zenginliğinizin çok önemli olmadığını, yâda milyonlarca liraya aldığımız konutun belki de mezarımız olabileceğini, üstünüzdeki montun, ayağınız üşümesin diye bir köşede duran battaniyenin kıymetini, sıcak bir çayın, çorbanın ekmeğin nasılda kıymetli olduğunu, yâda kalbini kırdığınız bir insanın gönlünü almaya vaktiniz olamayacağını, kaçırdığınız trenin, vapurun dolmuşun arkasından telaş yapmamanın ne kadar gereksiz olduğunu, nerede nasıl yattığınızın değilde, nerede nasıl, yâda ne halde uyanacağınızı, yâda uyanamayacağınızı, üzerinizde uyuduğunuz yorganın, yerine, moloz yığınlarının altında kalabileceğinizi, bu afetler, felaketler, hep ders olmalı, unutulmamalı, zenginliğin, malın mülkün makamın emanet olup İNSANLIĞIN kalıcı ve gerekli olduğunu, sevdiklerinizin kıymetini bilin kalbini kırmayın, yediğinizi içtiğinizi israf etmeyin, emanet olan hayatımızı, canımızı, ne zaman nerede teslim edeceğimiz belli değil. (Alıntı)

Selam ve dua ile kalın.

LÜTFEN SUSTURUN

Deprem olalı on gün olacak ama bazı kendini bilmez müptezel takımı nefret kusmaya devam ediyor. Kimi gidip Suriyeliler hırsızlık yapıyor diyecek kadar alçak, kimisi Afganlılar cesetlerin kollarını kesip altınlarını alıyorlar diyecek kadar şerefsiz, kimisi baraj patladı diyerek insanları endişeye sokacak kadar vicdansız…

Deprem bölgesinde yağma ve hırsızlık yapanları dile getirecek kelime bulamıyorum. Onları Allaha havale etmekten başka çaremiz olmasa da Devletimizin şefkatli eli ile tanıştı birçoğu.

Afet bölgesinde çalışan insanlara yardım etmek yerine kameralar karşısında provokatörlük yapmayı meziyet sanan vicdansızları Allah ıslah etsin İnşallah.

Bazı aptallarda siyasi rant elde etmek için iki kepçe iki kamyon ile havalimanı yaptığını, kimisi bir yangın söndürme aracı ile yangını söndürdüğünü dile getirecek kadar embesiller…

Böyle durumlarda siyaset bir kenara bırakılır ve birlik beraberlik içinde hareket edilir elinden gelen yapılır. Elinden bir şey gelmiyorsa da susulur ve dua edilir. Devlet Millet bu aptal vicdansızlar ile mi uğraşacak yoksa yaraları mı saracak?

Bazı sanatçı geçinen zavallıların söylediklerine bakınca, sorun sıcak ofiste, önlerinde kahve, ellerinde tostla ekran karşısında yahut elindeki telefonla ülke kurtardığını sanan fenomenlerde de değil. Hatta içlerinde görünme/beğeni kasma kaygısı ile değil de gerçekten samimi olup, bir işe yarama gayretinde olanlar da olabilir. Samimi niyetle kim en ufak bir fayda için gayret sarf ediyorsa Allah O'ndan razı olsun.

Ancak esas sorun ne biliyor musunuz? Esas sorun bu sahipsiz tasmalı zibidilerin sözlerine paye veren, Devletin akla gelen gelmeyen tüm birimlerini, enkazlarına önünde, ardında, başında, sonunda yani sahada günlerdir soğuk nedir, uyku nedir bilmeden didinen kahramanları aklına dahi getirmeyip, aksine onları da içine alan bir genellemeyi koro halinde, "Devlet yok" şeklinde dillendirip, sıcak ofislerinde memleket kurtardığını zanneden, buna gerçekten inanan zekâsızların varlığı... Ve hiç de az değiller.

Depremin altında kalan sizin olmayan vicdanınız, ahlakınız olmayan aklınız…

Son cümle AFAD’da bizim Kızılay’da, Ahbap ’ta bizim elini taşın altına koyan tüm Belediyeler ve STK’larda bizim.

Bizim olmayanlar ise tasması dışarda başkasının elinde olanlar provokatörler ve siyaset yapanlar.

BİZ BİRLİKTE GÜÇLÜYÜZ VE BU DEPREMDEN DE GÜÇLENEREK ÇIKACAĞIZ.

Devlet ve Millet olarak bu tasmalıları susturmalıyız.