Türkiye tarafından 9 Ekim’de başlatılan askeri harekatın 18 Ekim tarihinde ABD ile varılan anlaşma gereği 5 günlüğüne durdurulması ve sonrasında 22 Ekim’de Rusya ile varılan 10 maddelik mutabakat doğrultusunda Türkiye tarafından başlatılan askeri harekatın resmen bittiğini söyleyebiliriz. Türkiye tarafından gerçekleştirilen son askeri harekat sonrasında Suriye meselesi noktasında ortaya çıkan manzara şu:1) Türkiye terör örgütü olarak nitelendirdiği Suriye Demokratik güçlerini sınırın 30 km uzağına çekilmesini sağladı. 2) Rusya ve ABD Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki Resulayn- Tel-Abyad arasındaki hakimiyet alanını tanıdılar. 3) Rusya Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki hakimiyet alanını genişletmesine yeşil ışık yakmadığı gibi Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde hakimiyet alanı dışında gözlem noktaları kurmasına da izin vermedi. 4) Tel- Abyad ve Resulayn dışında kalan sınır bölgesinin Suriye sınır devriyelerinin kontrolüne geçmesi ve Rusya ve Türkiye’nin 10 km’lik bir hatta sınır güvenliği açısından devriye görevi yapılması kararı alındı. 5) Rusya Kürtler ile Suriye devletinin meselelerini diyalog yoluyla çözmesi gerektiğini vurguladı. 6) Rusya Suriye anayasa yapım sürecine işaret etti. Ve meselelerin anayasal düzlemde çözülmesinin gerekliliğini vurgulayarak askeri çözüm önerilerine kapıyı kapattı. 7) Türkiye hem Rusya hem de ABD tarafından Suriye’de kıskaca alınan bir ülke imajına büründü. 8) Türkiye’nin gerçekleştirdiği askeri harekat Türkiye’nin dış dünyadaki imajına son derece zarar verdi. Görüldüğü üzere Türkiye açısından Suriye meselesinin askeri yönü tamamen bitmiş gözüküyor bu noktada ABD ve Rusya gibi iki önemli gücün Türkiye üzerinde yaptığı baskı elbette Türkiye’nin askeri harekatı sonlandırmasında başat rol oynadı. Bundan sonraki süreçte Suriye için ortaya konulan anayasa yazım süreci devreye girecek. Rusya 2020 yılında Suriye için yeni bir anayasa yazım sürecinin bitmesini hedefliyor. Anayasa yazım süreci bittikten sonra Suriye’de 2021 yılında gerçekleştirilecek bir anayasa referandumu ile Suriye’de yeni bir süreç başlayacak. Yazılacak olan yeni Suriye anayasası federatif bir sistemi Suriye için gündeme getirecek. Dolayısıyla Suriyeli Kürtler bir takım idari ve kültürel haklara sahip olma yolunda önemli bir kazanım elde etmiş olacaklar. Bu noktada ABD ve Rusya’nın Kürtlere dönük özerk bir statüyü öngördüklerini söyleyebiliriz. Federatif bir Suriye’nin oluşturulması süreci ile birlikte önümüzdeki yıldan itibaren Türkiye Suriye’de hakimiyet tesis ettiği alanlardan çıkmak durumunda kalacak. Afrin ve Cerablus başta olmak üzere özellikle İdlib konusunda Türkiye’nin askeri güçlerini bu bölgelerden çekmesi istenecek. Rusya’nın bu konuda Suriye’nin toprak bütünlüğünü temel alan yaklaşımı düşünüldüğünde Türkiye’nin Rusya ile karşı karşıya gelmemek adına önümüzdeki yıldan itibaren çekilme işlemini adım adım başlatacağını söyleyebiliriz. Özellikle idlib’te çözüm noktasında önümüzdeki yıl Türkiye ve Rusya arasında son bir karara varılacağı çok açık. Türkiye için Suriye meselesinin askeri yönü önümüzdeki iki yıl içinde bitecek iken geriye Türkiye’nin Batılı ülkelerle olan ilişkiler, Suriyeli göçmenler ve Dış dünyada bozulan Türkiye imajını düzeltmek gibi başat meseleler önümüzdeki dönemde Türkiye’nin önüne gelecek. Türkiye dış politikada 2012 yılından beri yaşadığı savrulmadan kurtulmak ve cumhuriyet tarihi boyunca son derece başarılı bir biçimde uyguladığı doğu-batı denge siyasetine dönmek durumunda. Bunun yolu ise Türkiye’nin gerçekçi bir dış politika inşa etmesinden ve Orta-doğu bataklığından çıkması ile mümkün. Türkiye dış politikada yeniden güvenilir,güçlü ve yıldızı parlayan bir ülke olmak zorunda bunun için de Türkiye’nin önümüzdeki dönemde demokrasi,hukuk devleti ve insan hakları alanında önemli ve radikal dönüşümler gerçekleştirmesi gerekiyor. Türkiye’nin 250 yıllık modernleşme hedefi yeniden hatırlanmalı ve Türkiye Orta-doğu’da fetihçi hülyalar yerine kendisine muasır medeniyeti rehber almalı.